2. Murad, oğlu Fatih Sultan Mehmed’e şu hikayeyi anlatır:
Günün birinde rüzgar kendinin çok güçlü olduğu düşüncesine kapılarak güneşe;
”Ben senden daha kuvvetliyim, sen de kim oluyorsun?” şeklinde çıkışır. Güneş önceleri onun bu iddialı konuşmalarına pek önem vermese de durmadan tekrar etmesi üzerine, o da karşılık vermek gereğini duyar. Nihayet ince ve hafif bir elbiseyle yürüyen bir genci görürler ve ‘hangisi adamın sırtındaki elbiseyi çıkarmayı başarırsa, güçlünün o olduğunun ortaya çıkacağı’ konusunda anlaşırlar.
Rüzgar bunun kendisi için çok kolay olduğunu düşünür. Ne de olsa şiddetle estiğinde; önünde ne büyük gemiler ne yüksek binalar ne de kökleri derinlere ulaşan ağaçlar dayanabilmektedir. Yarış, rüzgarın kuvvetlice esmesiyle başlar. Fakat ilk denemede istenilen netice elde edilemez. Çünkü zavallı adam rüzgarın artan şiddetiyle orantılı olarak elbisesine daha sıkı sarılmaktadır. Rüzgar şiddetini artırır, fırtına olur, hortum olur ve fakat genci yerden yere vursa da sırtından elbisesini çıkarmayı başaramaz.
Bu kez güneş rüzgarla alay eder. Çünkü o bütün gücünü harcamış ve zavallı adama büyük zararlar verdiği halde isteğine ulaşamamış, yolcunun elbisesini çıkartamamıştır. Rüzgar ise kendisinin beceremediğini güneşin hiçbir şekilde yapamayacağını düşünmekte ve başarısızlığına rağmen hala gereksiz konuşmalarına devam etmektedir.
Sıra güneşe geldiğinde, o gücüyle birlikte aklını kullanır ve öncelikle rüzgarın yerden yere vurduğu adama ışınlarını göndermeye başlar. Böylece ısınan ve bu durumdan memnun olan adam, yoluna koyularak yürümeye başlar. Fakat ilerleyen zamanla önce sıcaklar, sonra aşırı sıcaktan bunalarak üzerindeki bütün elbiseleri çıkarır ve nihayet bir gölgeye sığınır.
Hikayeyi anlatan 2. Murad, oğluna döner ve şunları söyler:
”Ey oğul! Herhangi bir şeyin, devamlı olarak kaba kuvvet, kılıç, kahramanlık ve ezici güç zoruyla meydana gelmesiyle akıl, tedbir, sabır, ileri görüşlülük, imtihan ve yorucu tecrübeler sonucu, dilediğimiz şekilde meydana gelmesi arasında büyük farklılıklar vardır. Birinci yol, her zaman geçerli olmadığı gibi sakıncaları da çoktur.” der.
Fatih de babasını dinledikten sonra babasının öğüdünü şöylece tekrar eder:
”Memleketin genel idaresinde, yani halkın iyi yönetiminde, halkı idareye karşı itaat ettirmekte, akıl, ileri görüşlülük ve sağlam kanunların sağladığı kolaylığın, silah gücünden ve kaba kuvvetten daha iyi, daha faydalı olduğunu söylemiş bulunuyorsunuz.”
Nesimi Yazıcı – Fatih’in yetişmesi üzerine bazı değerlendirmeler s. 5-6