Galip gelme gurur ve inancıyla titreyen, bu belirgin ve haşin sesi hiçbir zaman işitmemişlerdi. Attila, onların taleplerini, tekliflerini dinlemek bile istemedi. Ret ve tereddüt kabul etmeyen bir amir sıfatıyla göğüslenecek kati emirlerdi. Attila’nın tekliflerinin pazarlığa tahammülü yoktu. Talebini birkaç sözle şöylece özetledi:
Konstantiniye, Tuna’lı asi kabilelere her türlü fenalıktan vazgeçecek; İmparatorluk dahilinde bulunan Hun kaçaklar iade edilecek, aynı şekilde Hunların elinde harp esiri olarak bulunurken her nasılsa kaçmayı başaran Roma ve Bizanslı esirler de iade olunacak ve yahut bunlar iade edilemediği takdirde her biri için sekiz altın fidye verilecekti. İmparator, Hunların düşmanlarına hiçbir zaman yardım etmeyeceğini, yemin ile taahhüt edecekti. Evvelce müteveffa Kral Rua ile ikinci Theodos arasında kararlaştırıldığı gibi Bizans’ın senelik verdiği cizye (350) altından (700) altına çıkarılacaktı.
Attila metaliğini çıkarırken gerekçe göstermeğe lüzum görmedi; hatta elçilerin vereceği cevabı dinlemeğe bile lüzum görmeyerek dedi ki:
”-Ne söylerseniz faydasızdır! Kararım budur. Size şartlarımı bildirdim. Evet veya hayır, deyiniz. İşte o kadar.
Bizans İmparatoru, sefaret heyetinin elde ettiği neticeyi öğrenince son derece hiddetlendi; bedbaht elçileri şiddetle reddetti. Bu zararlı ve kötü antlaşmanın akdi haberi Roma’ya geldi. Aetius bunu öğrenerek endişeye düştü. Çünkü o; Hunların kuvvetlerine hakimdi. Azim sahibi ve düşünceli bir reis, dağınık Hun kabilelerini bir araya toplamakta başarılı olursa Avrupa’yı tehdit edici ne büyük bir kuvvetin vücuda geleceğini zaten biliyordu. Hun birliğini gerçekleştirebilecek tek şahsiyetin Attila olduğunu, Aetius çoktan takdir etmiştir.
Attila, Doğu ve Batı Roma İmparatorlukları hizmet eden her Hun’u kaçak addediyor, kendi ırkına mensup bir askerin yabancı bir devlete itaatte devamını kabul etmiyor ve Bizans ile Roma hizmetinde bulunan bütün tebaasını, doğrudan doğruya kendi emir ve hükmü altına almak istiyordu.
Aetius, Hun Kralının bu talebinde, geniş ölçekte bir Hun birliği vücuda getirmek isteyen siyasetin kokusunu duyuyordu. Bu siyaset gerçekleştiği takdirde Attila, Avrupa’da dağınık olan bütün Hunları kendi elinde toplayacak, Roma’yı ve Bizans’ı en mühim kuvvetlerinden mahrum edecek ve o zamana kadar dünyada misline tesadüf edilmemiş müthiş ve büyük bir ordu vücuda getirecekti.
Doğu ve Batı İmparatorluklarının devlet adamları arasında Atilla’nın gizli maksadını Aetius’tan başka fark edecek kimse yoktu.
Attila Han’ın Liderlik Sırları – Marcel Brion