Cüneyd-i Bağdadi bir cuma günü caminin kapısında para isteyen bir derviş gördü. İçinden şu düşünce geçti:
– Bu adam acaba niçin çalışıp para kazanmaz da böyle ondan bundan para dilenir?
O gece rüyasında kendisine üstü örtülü bir tabak getirilir. Üstünü açarlar, Hz. Cüneyd bir de bakar ki gündüz gördüğü derviş kızartılmış vaziyette duruyor.
– Haydi bunu ye, derler. Cüneyd Hazretleri:
– Yiyemem haramdır, der.
– Mescidin kapısından çıkarken nasıl yediysen öyle ye, denilir.
Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri heyecanla uyanır.
Kalben gıybet ettiğini anlar. Gıybet, bir kimsenin hakkında hoşlanmayacağı şeyi söylemektir. Üstün derecelere kavuşmuş olan insanlar ise, kalplerini öyle düşüncelerden korumaları gerekirdi. İşte bundan dolayı Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri derhal ikaz edilmiştir. Uyanır uyanmaz o dervişi aramaya başlar. Onu Dicle ırmağı kenarında yıkamış olduğu tereleri yerken bulur. Yaklaşıp selam verir. Derviş selamını bile almadan,
– Ya Cüneyd, mescidden çıkarken yaptığından tevbe ettin mi? der.
– Evet, tevbe ettim, demesi üzerine,
– Tevbe ettinse mesele yok. Allah tevbe edenlerin tevbelerini kabul eder. Korkma, der ve gözden kaybolur.
Cüneyd Hazretleri o kadar ağlar ki, ağlaya ağlaya gözleri şişer.