Hendek savaşında Hendek’ten atlayan azılı kafir Amr bin Abdud müslümanlara meydan okuyordu… Ama kimse onunla vuruşmaya çıkamıyordu… Nihayet birisi onunla düelloyu kabul etmişti… O kişi ise… | Dtarihi

Hendek savaşında Hendek’ten atlayan azılı kafir Amr bin Abdud müslümanlara meydan okuyordu… Ama kimse onunla vuruşmaya çıkamıyordu… Nihayet birisi onunla düelloyu kabul etmişti… O kişi ise…

Şehre gelip de hendekleri gören müşrikler şaşkına döndü. Bu hendek fikri Selman-ı Farisi’ye aitti. İranlıların kullandığı bu savunma metodundan müşriklerin haberi yoktu. Süvariler şimdiye kadar benzerini görmedikleri hendeklerin etrafında dolaşıyor, geçebilecekleri müsait bir yer arıyor; fakat Müslümanlar taş ve ok atarak onlara engel oluyorlardı.

Bir müddet sonra küçük bir süvari grubu hendeğin dar bir yerinden geçmeyi başardı. Bu süvarilerden biri de Amr bin Abdud idi. Arapların en namlı yiğitlerinden olan Amr, Bedir Savaşı’nda ağır şekilde yaralandığından Uhud Savaşı’na katılamamıştı. Bu sebeple Bedir mağlubiyetinin intikamını almak istiyordu. Araplarca bin askere bedel olan Amr, tepeden tırnağa zırhlıydı. Müslümanlara meydan okuyordu:

-Benimle çarpışacak olan varsa meydana çıksın.

Mücahitlerden hiç kimsenin sesi çıkmadı. Bunun üzerine Hz Ali ayağa fırladı:

-Ya Resulullah, onunla ben vuruşayım.

Peygamberimiz, ”Sen otur! O Amr’dır” buyurdu. Kimsenin çıkmadığını görünce Amr iyice gururlanmaya, ileri geri konuşmaya başladı:

-Hani sizden öldürüldükleri takdirde Cennete gireceklerini iddia edenler nerede kaldılar? İçinizde meydana çıkıp benimle savaşacak olan yok mu?

Hz Ali yine kalktı ve:

-Onunla ben vuruşayım ey Allah’ın Resulü.

Resulullah yine aynı şeyi söyledi:

-Sen otur! O Amr’dır.

Amr seslenmeye devam etti ve en son şöyle dedi:

-Bu toplulukta benimle çarpışacak kimse var mı? Bağıra bağıra sesim kısıldı.

Hz Ali yine ayağa kalktı ve şöyle dedi:

-Onunla ben vuruşayım, ya Resulullah.

Resulullah Efendimiz Hz Ali’ye sordu:

-Onun Amr olduğunu bilmiyor musun?”

Hz Ali sonsuz itminan ve Allah’a güven içinde ”Amr olsun” cevabını verdi. Peygamberimiz bunun üzerine onun çarpışmasına müsaade etti. Kılıcını Hz Ali’ye verdi, zırhını ona giydirdi, sarığını onun başına sardı ve şöyle dua etti:

-Allah’ım, ona yardımını ihsan et. Allah’ım, Bedir günü Ubeyde bin Haris’i, Uhud Günü de Hamza’yı benden aldın. Bu Ali’dir, hem kardeşim ve amcamın oğludur. Beni yalnız bırakma!

Böylece Peygamberimizin duasını da alan Hz Ali, emin adımlarla Amr’ın karşısına çıktı. Bir yandan da şöyle diyordu:

-Acele etme! Ben senin davetini kabul etmekten aciz değilim.

Amr, karşısına kimsenin çıkamayacağını zannediyor, Müslümanların moralini biraz daha bozmak istiyordu. Birinin kendisine meydan okuduğunu görünce çok şaşırdı. Bu kişinin Hz Ali olduğunu öğrendi.

”Ben senin kanını akıtmak istemiyorum.” dedi.

Hz Ali, ‘‘Ama ben Allah’a and olsun ki senin kanını akıtmak istiyorum.” karşılığını verince çarpışma başladı. Neticede Allah’ın izniyle Hz Ali, Arapların ”bin askere bedel” dedikleri Amr’ı öldürdü.

Hz Ali’nin Amr’ı öldürmesinden sonra sahabilerin maneviyatları yükseldi; müşriklerin ise moralleri bozuldu. Bir müddet daha harp devam etti. Müşrikler toplu olarak hendekten öteye geçemediler. Tek tek geçenler de mağlup edildi. Kuşatmanın uzaması nedeniyle müşrik karargahında çözülmeler başladı.

Bazı kabileler savaş meydanını terk ettiler. Bu arada Allah’ın Cebrail aracılığıyla Peygamberimize müjdelediği yardım devreye girdi. Soğuk kış günlerinde rastlanan şiddetli bir rüzgar karargahı alt üst etti.

İlim Şehrinin Kapısı Hz Ali

Son İçerikler

x