Hz İsa bir gün harabe bir şehre uğradı. (Harabe) evleri onun hoşuna gitmişti. Hz İsa:
-‘Ey Rabbim! Bana cevap vermesi için şu şehre emret!’ dedi. Yüce Allah, o şehre:
-‘Ey harabe şehir! İsa’ya cevap ver!’ diye vahyetti. Şehir:
-‘Ey sevgili İsa! Benden ne istiyorsun?’ diye seslendi. Hz İsa:
-‘Ağaçlarına ne oldu? Nehirlerine ne oldu? Saraylarına ne oldu? Oturan sakinlerin nerede?’ dedi. Şehir:
-‘Ey sevgili (İsa)! Rabbinin hak vaadi geldi; ağaçlarım kurudu, nehirlerimin suyu çekildi, saraylarım harap oldu ve sakinlerim öldü!’ dedi. Hz İsa:
-‘Öyleyse onların malları nerede?‘ diye sordu. Şehir:
-‘Onlar, o malları helal ve haram demeden topladılar. (Onların hepsi,) içimde bulunmaktadır. Göklerin ve yerin mirası, Allah’a aittir!’ dedi. Hz İsa:
-Üç insan (grubuna) hayret ediyorum:
1- Dünyayı talep eden kimse. Oysa ölüm onu arıyor.
2- Saraylar inşa eden kimse. Oysa onun kalacağı yer, kabirlerdir.
3- Kahkahayla gülen kimse. Oysa cehennem ateşi, onun önünde bulunmaktadır…
Ey insanoğlu! Ne çok şeyle doyarsın ve ne de az şeye kanaat edersin… Malını, seni övmeyecek kimse için toplarsın ve seni mazur görmeyecek Rabbe takdim edersin! Doğrusu sen, ancak karnının ve şehvetinin kulusun/kölesisin… Karnın ancak kabre girdiğinde doyar…
Ve sen ey insanoğlu! Toplayıp durduğun malını, bir başkasının terazisinde görürsün!’ diye seslendi.
İbn Kesir – Peygamberler Tarihi