Bir gün Hz Musa Tur dağına münacata gitmekte idi. Bir Mecusi önüne çıktı. Hz Musa’ya dedi ki:
-Ya Musa! Nereye gidersin?
Hz Musa buyurdular ki:
-Rabbimle münacata giderim.
Mecusi dedi ki:
-Rabbine söyle ki ben ona tapmıyorum. Benim rızkımı muktedirse kessin. Ben onu tanrı olarak, mabut olarak kabul etmiyorum.
Hz Musa Tur dağına münacata çıktı. Münacattan sonra diledi ki dönüp gitsin. Hak Teala kendi kereminden dedi ki:
-Ya Musa! Hani sana ısmarladıkları haberi niçin söylemezsin?
Hz Musa buyurdu ki:
-İlahi! Gizli aşikar her şey sana malumdur. Bu sebepten sana söylemeye haya ettim.
Hak Teala buyurdu ki:
-Ya Musa! Var o kuluma söyle, benim kulluğumdan arlanırsa ben rububiyetimi bu sebepten terk etmem. Bütün mahlukata rızıklarını veririm. İster bana ibadet etsinler, isterlerse etmesinler.”
Hz Musa dönüp gelirken o Mecusiye yolda rastladı. O Mecusi, Hz Musa’ya dedi ki:
-Ya Musa! Benim haberimi Allah-u Teala’ya söyledin mi?
-Dedim, ya kafir.
Mecusi:
-Allah ne dedi, diye sordu. Hz Musa buyurdular ki:
-Hak Teala dedi ki ”O benim kulluğumdan arlandı diye ben razzak-ı alenilik sıfatımı terk etmem. Müslüman, fasık, salih olan bütün mahlukatı yaratan ve rızıklarını veren benim. Veririm kesmem.
Mecusi bu sözleri işitince ağladı. Parmağını kaldırıp dedi ki ”La ilahe illallah, Musa kelimullah.” Yani, Allah’tan başka ilah yoktur, Hz Musa onun kelimi, yani onunla konuşandır.
O zamana kadar o Mecusi ancak ”Lat” der ve Lat putuna tapardı.
Müzekkin Nüfus – Eşrefoğlu Rumi