Hz Ömer Rum kralına elçi gönderip onu İslam dinine davet etti. Rum kralı da birçok hediyelerle Hz Ömer’e elçi gönderdi. Rum elçisi Medine-i Münevvere’ye geldiğinde Hz Ömer fakir bir kadının duvarını yaptırıyordu. Elçinin geldiğini kendisine haber verdiler. Ömer buraya gelsin, diye emir verdi. Elçi Hz Ömer’i görünce:
-Eyvah! Arab’ın önderi bu mudur? Bilseydim gelmezdim ve Rum kralı da göndermezdi, deyince Hz Ömer iki parmaklarıyla işaret buyurup:
-Eğer göndermeseydi, onun iki gözünü çıkarırdım, buyurdu.
Bazı rivayetlere göre, Rum kralının elçisi geldiği zaman Ashab-ı kiram, Hz Ömer’in yanında oturuyorlardı. Hz Ömer’in o an sırtında hurma lifiyle dokuz yerinden yamalı bir gömlek giydiğini gören Müslümanlar:
-Ey Mü’minlerin Emiri! Acaba yeni bir elbise giyseniz olmaz mı? dediler. Bu teklifle karşılaşan Hz Ömer öfkelenerek şöyle buyurdu:
-Hala şu debdebeli hayattan kurtulmadınız mı? İslam’ın kadrini böyle mi anladınız? İslam dininde daha efdal, daha şerefli bir şey var mıdır, ona itibar edesiniz? Allah Teala bize İslam dininin tacını başımıza , şeriat’ı garrayı Ahmedi elbisesini bize giydirdi. Kelime-i şehadet ile kalbimizi nurlandırdı. Allah’ın verdiği bu nimetin kıymetini, İslam’ın kadrini bilmeyip insanlara güzel elbiselerle mi göstermek istiyorsunuz?
Müslümanlar söylediklerine pişman oldular. ”Bizim Emirimiz böyle olunca, bizim de onun gibi olmamız lazımdır. Aksi halde mahşer günü onlardan mahcup oluruz”, dediler.
Dört Büyük Halifeden Menkıbeler – Şemsüddin Ahmed Sivasi