Bir kimseyi kabrine koyunca o kimse kabirde dirilir. Doğrulur ve oturur. Etrafına bakar ki yanında, karşısında ve etrafında dopdolu kimseler var. Bu meyyit bunları görünce der ki:
-Kimsiniz, kimlersiniz? Size ne derler? Siz benden önce buralara gelmişsiniz.
Onlar der ki:
-Biz senin iyi ve salih amelleriniz. Senden evvel geldik ki sen burada yanlız kalıp korkup ürkmeyesin.
Lakin o kabre varanın amelleri hoş değil de çirkin ise gelip kabri içine girince görür ki her yanına çirkin yüzlüler ve korkunç suratlılar, çirkin kokular dolmuşlar.
Bunlara sorar:
-Siz kimlersiniz? Benden de evvel gelmişsiniz. Buraya toplanmışsınız. Onlar der ki:
-Biz senin işlediğin yaramaz ve kötü amelleriz. Sen hal-i hayatında iken şeriata muhalif ameller işledin ya, işte biz onlarız.
Onlardan sonra Münker ve Nekir denilen iki melek gelirler. Kök dişleri yeri yarar. Avazları katı, gözleri gök… Sesleri gök gürlemesi gibidir. Gözlerinden yıldırımlar ve cehennem ateşleri fırlayıp çıkıyormuş gibidir.
Gelip sorgu sual ederler. Sual sordukları cevap verebilirse: ‘‘Allah seni gözün aydın olduğu halde nimetler içinde sabit kıldı.” derler. Kabrine çiçek ve güzel kokular serpilir. İpekli elbiseler verilir. Kur’an’ın nuru o kimseyi bulur. Kur’an’ı bilmezse Hak Teala ona kereminden ameli dolayısıyla nur gönderir, kabrini nurla doldurur. Rahmet hazinesinden ta kıyamete kadar rahatlıkla huzur içinde yatar, uyur.
Eğer şerli amelleri bulunursa suallerine cevap veremez. Rabbin kimdir? sualine Bilmiyorum diye cevap verirse soru soranlar Sen bilmedin! diye cevap verirler, kabrini daraltırlar. Şöyle ki eğe kemikleri birbirine geçer. Ateşleri ve yılanları üzerine salıverirler. Bunlar tenini yerler. Kemiğinde et bırakmazlar. Gözsüz ve sağır bırakırlar. Melekler gelirler, demirden çekiç ile o kimseyi döverler. O kimse o kadar feryat edip bağırır ki onun avazını ve feryadını kimseler işitmez. Onu kimse de kurtaramaz. Bütün yaratılanlar onun feryadını işitirler. Lakin insanlar işitmezler. Cinler de işitmezler.
Müzekkin Nüfus – Eşrefoğlu Rumi