Masonluğun temelinde Anderson Yasaları ya da Anderson Nizamnamesi denilen ve 1723 yılında yayımlanan prensipler vardı. Bunlara göre, mason, devletine bağlıdır ve ”bir mason, nerede oturur ve ne işte çalışır olursa olsun, devlet otoritesi için barışçıl bir unsurdur ve hiçbir zaman ulusun barış refahına karşı entrikalar ve suikastlar içinde bulunmayacağı gibi, görevli olmadıkça devlet iradesine müdahaleden kaçınır.”
Yani Anderson Yasalaları masonun devlete karşı entrika ya da başkaldırıda bulunmasını reddeder. Ancak daha sonra bu maddeye bir cümle eklenir ve siyasal erke karşı tavır almanın locadan ilişik kesilme nedeni olmayacağı belirtilir. İşte bu cümle ile masonlar kendilerini siyasal otoriteye karşı eyleme geçmekte serbest görülmüşlerdir.
Bunun en önemli örneği Filiki Etairia Locası’dır. 1814 yılında Yunanistan topraklarında kurulan bu loca, aynı zamanda Yunanistan bağımsızlığı için mücadelenin de merkezi olmuştur; başka bir deyişle Osmanlı egemenliğine başkaldırı bu locada planlanmıştır.
Masonluğun Osmanlı aleyhindeki hareketlerin merkezi olduğu konusundaki tartışmalara iki yönden bakabiliriz: Birincisi sözünü ettiğimiz dönemlerde, Osmanlı içindeki Müslüman olmayan unsurların serbestçe toplandıkları, kendilerini ifade ettikleri ve sosyal ilişkiler kurdukları en önemli yerler mason locaları olmuştur. Burada hem toplantılarda hem de konferanslarda Avrupada’ki gelişmeler, milliyetçilik fikirleri ve Osmanlı tartışılıyor, hem de örgütlenmenlerin önü açılıyordu. İkinci önemli noktada az önce belirttiğim gibi, locaları kurduran devletlerin localar üzerine fikri etkisi oluyor ve bazen buradakileri Osmanlı Devleti aleyhinde yönlendirebiliyorlardı.