Yahya Kemal’in ”Maverada Söyleniş” adlı şiiri şu mısralarla başlar:
Geldikti bir zaman Sarı Saltık’la Asya’dan
Bir bir Diyar-ı Rum’a dağıldık Sakarya’dan
Balkanlar’da İslamiyet’i yayan bir çok kahraman vardır. Bunların çoğu gazi-dervişlerdir. İşte bunların en meşhuru Sarı Saltık’tır. Balkanlar’ın İslamiyet’le tanışması on üçüncü yüzyıla dayanır. Dobruca bölgesine gelip yerleşen Sarı Saltuk ve arkadaşları Müslümanlığı buralara getirmişlerdir.
Bugünkü bilgilerimize göre Sarı Saltuk, Anadolu Selçukluları’nın inkıraz devirlerinde 13. yüzyılda yaşadı. Başlangıçta Sinop’ta, sonra Kefe’de bulundu. Bilahare Tuna kıyılarında ve Edirne’de karar kıldı. Buralarda 40 sene kalarak Rumeli’yi İslamlaştırmayı başlıca gaye edindi. Sonradan Osmanoğulları zamanında bu bölgenin Müslüman diyarı olacağını keramet gözüyle anladı ve adamlarına müjdeledi.
Sarı Saltuk’un tarihi kişiliğinden çok menkıbevi şahsiyeti önem taşır. Onun bu yönünü, ”Saltuk-name” adlı kitaptan öğreniyoruz. Saltukname’yi Cem Sultan’ın isteğiyle Ebu’l-Hayr Rumi derleyip kaleme almıştır. Buna göre Sarı Saltuk: a) Kerametler gösteren bir veli, b)Kafirlerle savaşan bir gazi, c)Cinlerle ve devlerle uğraşan bir masal kahramanıdır. O, yabancıların dillerini ve dinlerini bir rahip kadar bilir; türlü türlü yollarla onların şehirlerine, kiliselerine, hükümdar saraylarına girer. Rahip kıyafetleriyle kiliselerde vaaz verir. Çeşit çeşit kerametler gösterir. Dört kitabı hatmetmiştir. Kur’an’ın yanı sıra İncil’i de ezbere okur.
Sarı Saltuk ölümünden sonra gömüldüğü yerin tam olarak bilinmesini istemez. Oğullarına şunu vasiyet eder: Vefat edince yedi ayrı tabut hazırlayacaklardır. Bunun birinde naşı bulunacak, ötekiler boş olacaktır. Tabutlardan her biri; uzaklara, çeşitli bölgelere götürülüp oralarda defnedilecektir. Maksadı oraların, kendisini sevenlerce ziyaret edile edile zamanla İslam-Türk hakimiyetine girmesini sağlamaktır.
”Babadağı”, adını Sarı Saltuk Baba’dan almıştır. Osmanlı padişahlarından 2. Bayezid Saltuk Baba’nın Türbesi’ni tamir ettirerek yanına bir cami yaptırmış ve geniş arazi vakfetmiştir. Kanuni Sultan Süleyman, Boğdan Seferi sırasında (1538) burada bir kaç gün kalmış ve türbeyi ziyaret etmiştir.
Tarihi- Tasavvufi Menkıbeler ve Yorumları