Anlatıldığına göre; Semud halkı, dişi deveyi boğazladıklarında ilk saldıran, lanetli Kudar bin Salif olmuştu. Hayvanın dizini kırmış, yere düşürmüştü. Sonra hayvanın üzerine kılıçlarıyla çullanmışlar, onu kesip parçalamışlardı. Bu durumu gören yavrusu onlardan kaçarak, orada bulunan yüksek bir dağın tepesine çıkmış, üç defa böğürmüştü. Bu sebeple Hz Salih, onlara: ”Yurdunuzda üç gün daha yaşayın!” akşam olunca da onu öldürmeyi ve akıllarınca onu devenin akıbetine uğratmayı planlamışlardı.
”Allah’a ant içerek birbirlerine şöyle dediler: ”Gece ona ve ailesine baskın yapalım” (Neml 49) Yani geceleyin ailesiyle birlikte Salih’i evinde kıstıralım, onu öldürelim. Sonra da öldürdüğümüzü inkar edelim. Dostları ve akrabaları kanını dava ederlerse, öldürmediğimizi söyleyelim. İşte bu sebepledir ki onlar ”Sonra velisine: ‘Biz o ailenin yokedilişi sırasında orada değildik, inanın ki biz gerçekten doğru söylüyoruz’ diyelim.” (Neml 49)
Yüce Allah bu konuyla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
”Onlar böyle bir tuzak kurdular, ama biz de onlar hiç farkında olmadan onlara (karşı) tuzak kurduk. İşte bak! Tuzaklarının sonucu nice oldu! Onları da, kavimlerini de toptan yerle bir ettik. İşte yapmış oldukları haksızlıklar yüzünden çökmüş evleri! Bilen bir kavim için elbette bunda bir hikmet vardır! Biz iman edip sakınanları da kurtardık.” (Neml 50-53)
Yüce Allah, Hz Salih’i öldürmeyi planlayan bu grubu, taş yağmuruna tuttu. Yağan taşlar, öncelikli olarak kavimlerinden önce onları yok etti.
Semud kavmi -kendilerine tanınan üç günlük sürenin ilk günü olan- Perşembe günü yüzleri sapsarı olmuş vaziyette sabahladılar. Çünkü Hz Salih onları bu şekilde uyarmıştı. Perşembe günü, gün batıp hava kararınca hep birlikte:
-‘Haberiniz ola ki, mehil müddetinden bir günü geçti!’ diye bağırdılar.
Kendilerine vaat edilen ikinci güne girdiklerinde yüzleri kıpkırmızı oldu. O gün, batıp hava kararınca hep birlikte:
-‘Haberiniz ola ki, verilen sürenin iki günü geçti!’ dediler.
Verilen mehilin üçüncü gününe girdiklerinde yüzleri simsiyah oldu. O gün, batıp hava kararınca hep birlikte:
-‘Haberiniz ola ki, mehil bitti!’ diye bağırdılar.
Pazar sabahı olunca koku sürünüp hazırlık yaptılar. Kendi üzerlerine inecek olan ilahi azap ve intikamı beklemeye koyuldular. Allah’ın kendilerine ne yapacağını ve azabın hangi yönden kendilerine geleceğini bilmiyorlardı.
Güneş doğup ortalık aydınlanınca üstlerinden, gökten üzerlerine bir çığlık; altlarından, yerden de kendilerine bir sarsıntı geldi. Ruhları dışa taştı, canları çıktı, hareketler durdu, sesler kesildi, hak yerini buldu, yurtlarında cansız ve hareketsiz cesetler olarak diz üstü çökük vaziyette kalakaldılar.
İbn Kesir – Peygamberler Tarihi