Hak Teala kıyamet gününde fakirleri çağırıp diyecek ki:
-Ey kullarım! Ben dünyada size mal vermedim. Sizi fakir kimselerden ettim. Bu sizi sevmediğimden değildir. Belki çok çok sevdiğimdendir. Çok sevdiğim habibim Muhammed Mustafa’nın sıfatıyla sizi sıfatlandırdım.
Ey benim kullarım! Eğer ben dünyada size çok mal verseydim, bugün size şiddetli bir hesap vardı. Bu hesaba tabi tutulmamanızı istedim. Bu sebepten sizi fakirlikte bıraktım. Siz de zenginlerden olsaydınız şimdi onlar gibi siz de şiddetli sorguya tabi tutulacaktınız. Sizi her ne kadar dünyada fakir kimselerden ettimse de burada zenginlerden ediyorum. Eksiğiniz neyse hepsini bitireyim. Cennet sizin içindir. Dilediğiniz kapıdan, dilediğiniz tarafına gidiniz, sakin olunuz.
Kendisini şeytana esir edenlerin hali yamandır burada. Bir kişinin ömrü bin yıl olsa ve bütün ömrünü açlık, çıplaklık ve sabırla geçirse cennette kendilerine verilen şu nimetin karşısında ve mukabilinde yine de azdır. Hatta hiçbir şey değildir. Arifler bu mertebeyi bildikleri için padişahlığı terk ile fakirliği tercih ettiler.
Altını, gümüşü ve parayı zenginler gibi seven ve elinde mevcut olsa onlar gibi hareket etmek isteyen fakirler de kendilerine benzeyen zenginler hükmündedir. Anlatılan fazilet fakirlere ancak fakirliğe razı olduğu zaman nasip olur. ”Fakirim, dervişim…” diye kapılarda dilencilik etmemelidir. Şikayette bulunmamalıdır. Beylerden, yüksek zenginlerden para pul ummamalıdır. Ashab-ı Suffa gibi Allah-u Teala’dan ummalıdır. Çünkü istenmez, belki kendiliğinden verilir.
Müzekkin Nüfus – Eşrefoğlu Rumi