Swastika, aslında insanlık tarihinin en eski kutsal figürlerinden biri. Amerika Kıtası’nda bile görülmesine rağmen genelde Hint Avrupa kültürüyle bağdaştırılmıştır. Swastika aynı zamanda Mezepotamya’nın da kutsal sembollerindendir. Birçok uygarlık tarafından iyi talih ve barış getirmesi için tılsım olarak kullanılmıştır. Swastika hakkında çok farklı yorumlar yapılmıştır. En popüler yorumlardan biri; ateş, hava, su ve topraktan oluşan dört elementi sembolize ettiğidir.
Anadolu, Swaskika sembolünün sıkça görüldüğü bir coğrafi bölgedir. Osmanlı’nın son döneminde Anadolu’nun her yerini kazan yabancı arkeoglar bu sembolle sık sık karşılaşmıştır.
Alman kökenli Heinrich Schlimannn, Homeros’un İlyada destanında yer alan Troya’nın izini yıllarca sürdüğü ünlü kazısına, 1871 yılında Çanakkale-Hisarlık Tepesi’nde başlamıştır. Schlimann’ın bulduğu ve kaçırdığı paha biçilmez ”Priamos hazineleri’‘ yanında, antik eserler arasında daha sonradan ”gamalı haç” olarak anılacak Swastika da vardır.
Antik kent Troya’da bulduğu sembolün Aryan ırkın sembolü olduğu iddiası, tüm Avrupa’da ve özellikle Almanya’da sansasyon yaratmıştır. Kendilerini bozulmamış Ari ırk olarak tanımlayan Alman Nazi Partisi, 1920’de sembol olarak Swastika’yı seçmiştir.
İnsanlığın kadim sembollerinden biri olan Swastika, bu tarihten sonra kan ve nefretle anılacak bir oluşumun bayrağı olacaktır. Oysa Ayasofya’daki örnekleri, kutsal bir motif olmasından kaynaklanmaktadır.
Ayasofya’nın Gizli Tarihi – Pelin Çift