Anadolu ve Rumeli arasında bölünmüş Osmanlı ülkesi, ancak İstanbul fethedilince birleşik sağlam bir imparatorluk olacaktı. Genç Sultan Mehmed bunu iyi anlamıştı. Ancak, devlet içinde mutlak bir otorite sağlayan kudretli veziriazam Çandarlı Halil fethe kesinlikle karşı çıkıyordu. Halil, bir Avrupa Haçlı ordusunun 1444’te Varna’ya kadar geldiğini unutmuyor ve İstanbul alınırsa rakibi Zaganos lehine, kendisinin iktidardan düşeceğini hesaplıyordu. Bu iki nedenle Çandarlı, elinden geldiği kadar İstanbul fethine karşı çıktı. Sultan Mehmed bunu iyi anlamıştı, Çandarlı Halil ve onunla beraber bazı ümera ve ulema, fethin gerçekleşmeyeceğine, genç sultanın bir maceraya atıldığına inanıyorlardı. Diğer yandan, İstanbul kuşatmasında Fatih, kuşatmayı sonuçlandırmak zorundaydı:
Kuşatma devam ederken güçlü bir Venedik donanması Ağriboz’a doğru yoldaydı ve Macarlar elçi gönderip tehditte bulunmaktaydı. Fatih, gelecekti payitahtı, İstanbul’u harap bir şehir olarak almak istemiyordu. Ordusunda toplanan 100-150 bin kişiden birçoğu, İstanbul zenginliklerini yağma hayaliyle savaşıyordu. Sonunda Sultan, yağma ilan etmek zorunda kaldı. 20 Nisan deniz yenilgisinde şevki kırılıp dağılmaya başlayan ordusu, onun yılmayan azmi, fethi müjdeleyen Akşemseddin’in ”tebşiratı” ile canlandı ve Haçlılar ulaşamadan fethi başardı.
Osmanlı Tarihinde Efsaneler ve Gerçekler – Halil İnalcık