Huzur ve saadetini Allah aşkında bulan mübarek bir zat, dört yüz yıl ibadet etmişti. Dünyadan elini eteğini çekmiş, perde arkasından Hakk’la sırdaş olmuştu.
Yoldaşı Allah’tı ve Allah ona yetiyordu. Yaşamasa, nefes bile almasaydı, Hakk’ın varlığı onun için kafi idi!
Çitle çevrili bir yeri ve ortasında da bir ağacı vardı. Ağaca bir kuş yuva yapmıştı. Kuşun ötüşü hoş ve tatlıydı. Çıkardığı her seste yüzlerce sır gizliydi.
O Allah adamı, kuşun şakıyışını dinlerken ondan çok hoşlandı ve ona gönülden bağlandı!
Bunun üzerine Yüce Allah zamanın peygamberine şunları vahyetti: O adama şunu söyle: Ne şaşılacak şey! Gece gündüz onca ibadet ettin, yıllarca Benim aşkımdan yandın yakıldın da, sonunda Beni bir kuşa sattın! Kemalinle asıl sen şakıyıp duran bir kuşken, tuttun bir kuşun şakıyışının kurbanı oldun! Ben seni satın alıp eğitmiştim, sense vefasızlık edip Beni sattın! Senin alıcın Benken, sen Beni sattın! Biz de senin sadakatini öğrenmiş olduk!
Ucuza satan satıcı olma! Bizler senin Yol arkadaşlarınız, Yol arkadaşsız kalma!
En kıymetli olanı, bu kadar az pahaya satma! Senin sırdaşın, mahreminim Ben, kendini Benden mahrum bırakma, dostsuz kalma!
Feridüddin Attar – Mantıku’t Tayr