SADİ ŞİRAZİ SÖZLERİ

İki kişi hasret çekerek; ah vah ederek ölüp gittiler. Biri: Malı olup yemeyen. Ötekisi de: İlmiyle amel etmeyen

Eli altındakilere acımayan insan, emri altında olduklarının cefasına uğrar.

Alçaklar, yani hasisler yemezler, bir köşede saklarlar. ”İleride yiyebilmek umudu, yemiş olmaktan iyidir”, derler. Fakat bir gün bakarsın ki, düşmanın beklediği yerde ölmüş: Pinti ölmüş, altın kalmış!

Her kap, içinde ne varsa dışına onu sızdırır.

Arkasından sevineceğin keder, sonunda tasalacağın sevinçten iyidir.

Sonu iyi dilenci, sonu kötü padişahtan iyidir.

Yalan söylemek bir silah yarasına benzer ki, iyileşse ve geçse bile izi kalır. Yusuf aleyissemla kardeşlerinin hikayesi gibi ki, kardeşleri yalan konuştukları için babaları Yakub aleyhisselam sonra onların doğru sözlerine inanmadı ve Hak Teala’nın Kuran-ı Kerim’de beyan buyurduğu vechile dedi ki ”Hayır sizi nefisleriniz aldatıp bir işe sürüklemiş. Artık bana düşen sabr-ı cemildir.” (Yusuf 83)

Akıllı bir insan, kendisine sual sorulmadıkça bir cevap vermez. Sözü doğru ve yerinde bile olsa, sözüne önem verilmez.

Sana iyi muamelede ve lütufta bulunan kimsenin ayağının tozu ol; düşmanlık eden adamın da iki gözüne toprak doldur.

Sert huylu, haşin adama karşı yumuşak konuşma. Çünkü pas yeniği yumuşak eğe ile temizlenmez.

Cahille görüştüğün için kendine cahil dedirttin. Bir alime, ”Bana bir öğüt ver” dedim. O da bana şu nasihatta bulundu: ”Cahillere yakın gitme, onlarla kaynaşma. Çünkü zamanın bilgini isen merkep olursun, cahilsen daha da ahmak olursun.”

Kötü kişilerle oturan onların fena huylarını almasa bile onlarla düşüp kalktığı için lekelenir. Nitekim bir kimse namaz kılmak için meyhaneye gitse, onun şarap içmek için gittiğine hükmedilir.

İyi huylu ve kalb kırmayan çavuşbaşı, adam inciten fakihten daha iyidir.

Birisine, ”Amelsiz alim neye benzer”, diye sormuşlar; O da, ”Balsız arıya benzer”, demiş.

Kuran-ı Kerim’in inmesinden maksat, yanlız yazılı sureleri satıhtan ve tecvidle okumak değil, onların anlamlarını kavrayıp ona göre hareket etmek ve güzel huylar edinmektir.

Allah’a el açıp yalvaran asi; kafasında kibir taşıyan abidden daha iyidir.

Boş kafalı birisini gördüm. Önemli durumda bulunan birisini çekiştiriyordu. Kendisine dedim ki ”Efendi! Eğer sen bedbaht isen mes’ud insanın bunda günahı ne?”

Mevkii, makamı ve rütbesi olup da gönlü kırıkları yoklamayan kimseye haber ver ve de ki: öteki dünyada hiçbir rütbe, makam, mevki ve kaşane bulamayacaktır.

İyilerin çektiği zahmetler ferahı mucib olacaktır. Kötülerin saadeti ise zeval bulacaktır.

Fakir komşundan ateş isteme. Onun bacasından çıktığını gördüğün duman, ateşin dumanı değil, yüreğinden çıkan dumandır. Derdinin dumanıdır.

Sağlığında ekmeği yenilmemiş adamın öldükten sonra kimse adını anmaz.

Damlalar birleşir nehir olur. Nehirler birleşir deniz olur.

Bir şey azar azar çoğalır. Anbardaki buğday tane tanedir. Tane tane toplanmış ve anbardaki buğday böyle birikmiştir.

Yiyen ve yediren alicenap bir insan, oruç tutup da kimseye bir şey vermeyen abidden daha iyidir.

Ömür boyu süren bir dostluğu bir anda bozmak yakışık kalmaz.

Hazret-i Nuh’un kendisine isyan eden oğlu Kenan, bir peygamber oğlu idi; ama şahsi ve zati bir meziyeti olmadığından peygamber oğlu olmak onun kadrini artırmadı ve kıymetini yükseltmedi. Aslını, soyunu, nesebini bırak. Bir hünerin varsa onu göster. Gül, dikenden; Hazret-i İbrahim de Azer’den olmuştur.

Keskin dişli kaplana acımak demek, koyunlara zulüm etmek demektir.

Yılan, taşın üzerinde ve elde taş varken; öldüreyim mi, yoksa öldürmiyeyim mi, düşünmek ahmaklıktır.

Hünersiz insanla, hünerli kimseleri çekemezler ve görmek istemezler. Tıpkı çarşı köpeklerinin, av köpeklerini gördükleri zaman havlamaları ve yanlarına yanaşmamaları gibi.

Bir zayıf bir kuvvetliye kabadayılık taslarsa, kendi helakı için düşmanına yardımcı olmuş olur.

Bütün geceler Kadir gecesi olsaydı, o zaman Kadir gecesinin ne kadri olurdu?

İkna edici ve güzel konuşan bir kişi, iş hususunda dürüst olmayabilir.

Vücudla yapılan ibadetten kalb gafilse o, ibadet sayılmaz. İçi olmayan kabuk bir işe yaramaz.

İnsanların gizli ayıbını açığa vurma. Çünkü hem onları rezil edersin, hem de herkesin sana olan güvenini kaybedirsin.

Kötü kişilerden iyilik öğrenemezsin. Nitekim kurt kürkçülük yapamaz.

Kötülerle oturan iyilik göremez.

Düşünmeden konuşan çok yanlışlar yapar. Ya insan gibi sözünü akılla süsle yahut da hayvanlar gibi sus, yerinde otur.

Bir cahil için en iyi şey susmaktır. Ne var ki, bunu biseydi zaten cahil olmazdı.

İçsiz cevizi hafifliği, insanoğlunu da dili rezil eder.

İşler sabırla hasıl olur. Acele eden tepetaklak gider.

Binamaz açlıktan ölse dahi, ona borç para verme. O, Rabbine karşı farz olan borcunu ödemiyor, sana olan borcunu mu düşünecek?

Şehvetten sakınmak, güçlü, kuvvetli gençlere lazımdır. Mecalsiz ihtiyarın aleti zaten kalkmaz.

Düşmanın sözüyle dostla anlaşmanı bozdun. Bak kimden ayrıldın ve kime ulaşıp bağlandırn?

Dini dünyaya satanlar, yani sırf dünya için yaşayanlar merkeptirler.

Bu dünyada adam incitenden daha bedbaht kimse yoktur. Çünkü felaket gününde kendisine kimse yar olmaz.

Oğlum! Şehvet ateştir, ondan sakın. Cehennem ateşini kendin için harlandırma. O ateşte yanmaya takatin yoksa, bugünden sabır ile o ateşe su dök.

Aç gözlü haris birisine bütün dünyayı versen doymaz, lakin kanaatkar insan bir kuru ekmekle doyar.

Söz söyleyenin kusuru kendisine söylenmedikçe, onun sözü düzelmez.

Düşmanın hilesine aldanma ve oyununa gelme. Yüzüne karşı seni medhedenlerin sözlerinden mağrur olma. Düşmanın maksadı seni aldatmaktır. Seni medheden de, senden birşeyler koparmak istiyordur. Ahmak adam medhedilmekten hoşlanır. O, bacağından üfürülerek şişirilen koyun gibidir.

Seni medheden kendi çıkarı için medheder. Bir gün onun isteğini yapmazsan, yaptığı medihlerin iki yüz misli ayıplarını sayıp döker.

Ey bülbül! Sen baharın müjdesini getir. Fena haberi, baykuşa bırak.

Yılanın kafasını düşmanın eliyle ez. Bunda iki iyilik var. Düşman galip gelirse yılanı öldürmüş olursun. Yılan galip gelirse düşmandan kurtulmuş olursun.

Düşmanlar birbirleriyle harbe tutuştukları zaman, git, dostlarınla rahatına bak. Fakat onların birbirleriyle uyuşup anlaştıklarını görürsen, işte o vakit yayı kirişle ve kaleye gülle götür.

Kızgınlık ateşi, evvala sahibini yakar, ondan sonra da alevi düşmana ya erişir, ya erişmez.

İki kimse memleketin ve dinin düşmanıdır. Biri halim ve selim olmayan öfkeli padişah, ötekisi de ilimsiz, cahil, sofu.

Akıllı bir kimse ne daima sertlik eder, ne de itibarını düşürecek kadar yumuşaklık gösterir.

Sertlik ve yumuşaklık bir arada bulunmalıdır. Nasıl ki, cerrah hem yara açar, hem de merhem sürer…

Kendinden nefret ettirecek kadar etrafındakilere karşı sert olma ve bir de kendilerini yüzsüz edecek, şımartacak derecede onlara karşı mülayim davranma.

Fena adamı öldüren kimse, halkı onun şerrinden, onu da Allah’ın azabından kurtarmış olur.

Düşmanın acizliğine acıma. Eğer gücü yeterse sana acımaz.

Bir işi para ile halletmek mümkünse, canı tehlikeye koymak doğru değildir.

Sırını dostlarına açma. Ne bilirsin, belki de bir gün gelir sana düşman olur. Elinden gelen her fenalığı düşmanına yapma. Çünkü bir gün gelir onunla dost olabilirsin. Gizlemek istediğin bir sırrın varsa onu ortaya dökme ve birisi senin mutemedin bile olsa ona açma. Çünkü kimse senin sırrını senden daha iyi saklayamaz. Senin sırrına kimse senden daha müşfik ve daha emin olamaz.

Üç şey sürekli kalmaz. 1- Ticaretsiz mal 2- Tekrarsız bilgi 3- Cesaretsiz iktidar

Ömrünü boşuna geçiren bir insan, hiçbir şey satın almayıp altınlarını sokağa atmış, demektir.

Günahtan çekinmeyen alim, elinde meşale tutan köre benzer. Herkese yol gösterir, fakat kendisi göremaz.

Bir kimse takvayı ve ilmi satarsa, yani bunları dünyalık edinmeye vesile yaparsa, bir harman meydana getirdikten sonra onu tamamıyla yakmış gibi olur.

Ne kadar okursan oku, ne kadar öğrenirsen öğren, ne kadar bilgi edinirsen edin. Onunla amel etmedikçe cahilsin…

İki kişi boşuna zahmet çektiler, boşuna çalıştılar. Birincisi kazanıp yemeyen, ikincisi de ilim öğrenen, ancak onunla amel etmeyen.

Ey fakir! Feleğin devrinden şikayet etme. Eğer bu hal üzere (şükretmeyip) ölürsen halin yamandır.

Ey zengin! Mademki bugün mes’udsun, geçimin yolunda ve her şey arzu ettiğin gibidir, dilediğin ve istediğin gibi yaşıyorsun; o halde ye ve yedir ki, hem dünyayı ve hem de ahireti kazanabilesin.

Ey gayb hazinesinden putpereste de ateşpereste de rızık veren Allah’ım! Sen ki, düşmanlarını bile gözetiyorsun, dostlarını hiç mahrum bırakır mısın?

Bir köşede oturan dili kesilmiş bir dilsiz, yahut da sağır bir kimse, diline hükmü geçmeyen insandan daha iyidir.

A kardeş! Bugün söz söylemek mümkün iken söyle, tatlı tatlı konuş. Zira yarın ecel habercisi ve emir kulu (Azrail a.s) gelince haliyle dilini tutacak ve tabiatiyle susacaksın.

Akıllı kimsenin yanında susmak, edeb icabıdır ve terbiye böyle gerektirir ama, yeri gelmişken sözü söylemeli. İki şey akıl hafifliğidir: Birincisi konuşulacağı ve söylenileceği vakit susmak, öbürü de susmak icab ettiği zaman söz söylemek.

Kavga ettiğin zaman öyle birisiyle kavga et ki, ne ona ihtiyacın, ne de ondan korkun olsun.

Bir demetçik gül ne işe yarar? Gel de benim Gülistan’ımdan bir yaprak al. Bahçedeki gülün ömrü beş-altı günlüktür. Fakat benim bu Gülistan’ım daimidir. Her zaman hoştur. Solmaz ve sararmaz. Ömrü öyle geçici değildir. Her zaman ter ü tazedir.

Gün görmüş, tecrübeli, hikmetli, olgun ve iyi yetişmiş bir ihtiyar ilk önce düşünür, sonra söz söyler. Sen de düşünmeden söze başlama. İyi konuş, geç konuşsan da bir ziyanı yok. Düşün, sonra laf et. Gereken kadar konuş. Başkaları seni susturmadan sen susmasını bil. İnsanlar, konuşmalarıyla hayvanlardan üstündür. Ama şayet iyi ve doğru bir söz söylemezsen hayvan senden daha üstün sayılır.

Söz sarrafı ol, çok laf etme

Sorulmadıkça sana, önce güzaf etme!

Bir kimse aleme tepeden bakar ve benlik iddiasında bulunursa, düşman her taraftan üzerine üşüşür.

İnsan önce düşünmeli, sonra konuşmalıdır.

Horoz kavgada çeviktir ama, güçlü ve demir pençeli doğan kuşunun karşısında ne yapabilir? Kedi, fare tutma hususunda aslan kesilir, fakat bir kaplanla karşılaşınca fare olur.

Eski bilgili adamlar derler ki: Canından bıkan, hayatından ümidini kesen kişi gönlünde olan her şeyi söyler, içinde ne varsa ortaya döker.

Huzurda bulunan iyi kalpli vezirlerden biri cevap vermiş: Padişahım ”Öfkesini yenenler ve insanları affedenler için Cennet hazırlanmıştır” (Ali İmran 133-134) mealindeki ayeti söylüyor.

Dünyadaki dağlar içinde en küçüğü Tur dağıdır. Fakat Hak Teala’nın yanında onun kadir ve kıymeti vardır. Öteki dağlar bu mertebeye ulaşamamıştır.

Dünyada Huma kuşunun nesli tükense bile, yine de kimse baykuşun gölgesi altına girmez.

Allah adamı bir ekmeğin yarısını yer, yarısını da fakirlere verir. Bir padişah, bir ülkeyi fethetse, başka bir yeri daha zaptetmek ister.

Temeli, karakteri bozuk soysuz kimseler iyilerin nurundan istifade edemezler. Kabiliyeti olmayan kimseyi terbiyeye kalkışmak, kubbe üzerinde ceviz durdurmaya uğraşmak gibidir.

Alçak ve sütü bozuk kimse ile vakit geçirme. Çünkü hasır kamışından şeker yiyemezsin.

Hazret-i Lut’un karısı, kötülerle arkadaşlık ettiğinden Peygamber ailesinden olmak şerefini kaybetti. Halbuki Ashab-ı Kehf’in köpeği birkaç iyilerin arkasına düştü, insan şerefi kazandı.

Bilir misin, Zal oğlu pehlivan Rüstem’e ne demiştir? Düşmanı hakir sayma ve aciz görme. Çünkü şunu çok gördük ve tecrübe ettik ki, küçük bir pınarın suyu çoğaldı mı deveyi yüküyle beraber alıp götürür.

Kurt yavrusu insanların arasında büyüse bile, yine en sonunda kurt olur ve kurtluğunu gösterir.

Fena bir demirden nasıl ki iyi bir kılıç yapılmazsa, soysuz bir insan da terbiye ile adam olamaz. Şüphesiz ki yağmur tab’an çok latif ve faydalı birşeydir ve herkes de bunu tasdik eder. Fakat yağmur bu kadar iyi bir şey olduğu halde onun yağmasiyle bağ ve bahçede lale; çorak yerde ise çer-çöp yetişir.

Çorak yerde sümbül yetişmez. onun için boşuna emek sarfetme. Fenalara iyilik etmek, iyilere kötülük etmek demektir.

Bir kimsenin kalbini kırmamak, gönlünü incitmemek elimden gelir. Fakat kıskanç adama ne yapabilirim, elimden ne gelir? O kendiliğinden ızdırap içindedir. Ey kıskanç adam öl ki, bu ızdıraptan kurtulabilirsin. Başka türlü değil. Ölümden gayrı bir şey seni hasetten kurtaramaz.

Yarasa gündüzleri göremiyorsa, bunda güneşin ne günahı var?

Orduyu ve milleti canla başla sevmek ve beslemek, onlara iyi bakmak lazımdır. Padişah, ordu ve millet sayesinde baş olur, hükümdarlık eder.

Ahaliye zulmeden bir padişah felaket gününde, dostları bile güçlü düşman kesilirler. Halkla iyi geçin. Halka iyi muamele et. Böyle yaparsan hasmının savaşından masun kalırsın. Çünkü adil bir hükümdarın bütün tebaası bir ordu olur.

Ey karnı tok insan! Arpa ekmeği senin hoşuna gitmez. Halbuki sana çirkin görünen o şey benim sevdiğimdir. Cennet hurileri için A’raf Cehennemdir. Cehennemdekilere sorsan A’raf, Cennet’tir, derler.

Ey aklı başında olan kimse! Senden korkandan kok. Hatta cenkte onun gibi yüz kişiyle başa çıkabilecek bir kudrette olsan bile yine de kork. Görmüyor musun ki, kedi aciz kalınca pençesiyle kaplanın gözünü oyar. Yılan neden çobanın ayağını sokar? Çünkü, ”Bu adam benim başımı taşla ezecektir”, diye korkar.

Ey elinin altındakileri inciten iktidar sahibi adam! Bu hal bakalım ne kadar sürer? Hükümdarlık senin nene lazım? Halka zulm edeceğine ölmen daha iyidir.

Bir zalimi günün yarısına kadar uyuyor gördüm. Dedim ki ”Bu herif bir fitnedir. İyi ki uyuyor.” Uyuması uyanıklığından daha hayırlı olan kimsenin, yaşayacağına ölmesi daha hayırlıdır.

Nasıl ki, aşığın gönlünde sabır ve kalburda su durmazsa kalenderin avucunda da para durmaz.

Parlak bir günde ve gündüz ışığında lüks ve pahalı kafuri mum yakarak aydınlanan ahmağın, çok geçmeden kandiline koyacak adi yağ bulamadığını görürsün.

Ya önceden ihsanda bulunup birisini tamaha düşürmemeli, yahut da o ihsan kapısını bir kere açtıktan sonra şiddet ve huşunetle yüzüne kapamamalı.

Askere altın ver ki, o da icabında başını versin. Vermezsen o da başını alıp savuşur, başka bir yere gider.

Karnı tok yiğit şiddetle saldırır. Karnı aç yiğit ise, şiddetle kaçar.

Neden Huma kuşu öteki kuşlardan daha şereflidir? Çünkü kemik yer ve hiçbir mahluku incitmez.

Ateşe tapınan, ateşi yüz yıl hiç söndürmeden yaksa bile, yine bir gün o ateşe düşse, ateş onu dakikada yakar.

Başına bir felaket geldiği, bir belaya uğradığın vakit mahzun olma, Hak Teala’nın nice gizli lütufları vardır.

Öd ağacı bir tabla üzerinde güzel koku vermez. Fakat onu ateşin üzerine koydun mu anber gibi kokar. Ad kazanmak ve büyüklük kazanmak istiyorsan ihsanda bulun. Nitekim, tohum saçmazsan mahsül alamazsın.

Kaarun, kırk ev dolusu hazinesi olduğu halde öldü ve iyi bir adı kalmadı. Nuşirevan ise, cömertliği ve keremi sayesinde iyi bir isim bırakmak suretiyle ölmedi. Adı sayesinde hatırası yaşıyor.

Halka zulm etmekle yaşayan zalim, dünyada kalmaz. Nihayet bir gün ölür, gider, lakin o daima lanetle anılır ve ona edilen lanet daimi kalır.

İçi sızlayan, gönlü yanan, kalbi kırık bir adamın ahı insanı öyle yakar ki, ateş üzerlik dediğimiz tütsüyü onun kadar yakamaz.

Her zaman sana teveccüh ve iltifat gösteren bir kimse, ömründe bir kere sitem ederse mazur gör.

Kalbi yaralı olanların ahının ateşinden sakın. Zira mutlaka te’sir eder. Elinden geldiği kadar kalb yıkmamaya gayret et. Zira mazlumun ahı, cihanı harab eder.

Akıllılar indinde yiğitlik, kükremiş ve azgın file karşı çıkmak değildir. Asıl yiğitlik, hiddet ve öfke anında dahi kendine hakim olup, batıl söz söylememektir.

Elinden geldiği kadar bir kimseye derd açma, kalbini kırma. Çünkü bu yolda dikenler vardır.

Muhtaç bir fakirin işini gör. Çünkü, senin de yapılacak işlerin olur.

Büyüklerin adlarını yakışık almayan bir suretle ananlara, büyük demezler.

Kendini beğenmiş adam, gururu gözüne perde olduğundan kendisinden başkasını göremez. Eğer Hak Teala’yı görecek bir göze nail olaydı, kendinden daha aciz bir kimse göremezdi.

Paslı bir demirin pasını cila ile gidermek mümkün değildir. Kara kalbli bir kimseye nasihat etmenin ne faydası vardır? Demir çivi,taşa girer ve taşı deler mi?

Akıllı insan, şaka ile söylenen sözden bile ders alır ve istifade eder, bir hisse kapar. Cahile ise hikmetli sözlerden yüz bab okusan kulağına girmez, ona vız gelir; masal zanneder.

Zenginlik istiyorsan kanaattan başka bir şey isteme… Çünkü kanaat, insanın başına konmuş bir devlettir. Bir zengin, fakirlere etek etek altın bahşedecek olursa, onun bu yüzden kazanacağı sevaba tamah etme. çünkü büyüklerden işittiğim bir söz vardır, o da şu: ”Dervişin sabrı, zenginin sadakasından daha iyidir.”

İlmiyle amil olmayan alimin sözü kimseye te’sir etmez. Alim odur ki, fena iş yapmaz ve kendi yapmadığı şeyi, başkalarına söylemez.

Zevk ve safa ile yaşayan, keyfine düşkün bir alim, yolunu sapıtmış bir kimsedir. Başkasına nasıl yol gösterebilir?

Cenab-ı Hakk’ı tanımayan bin akraba, onu tanıyan bir yabancıya feda olsun.

Bir adam kurt yavrusu besliyordu. Büyüyünce efendisini parçaladı.

İyi huylu bir kimsenin elinden Ebucehil karpuzu yemek, asık suratlının elinden tatlı yemekten daha iyidir.

Suratsız adama ihtiyacından bahsetme. Onun kötü tabiatından üzülürsün. Bir derdin varsa, onu öyle bir insana anlat ki, hiç olmazsa onun güler yüzlülüğünden peşin olarak bir haz ve huzur duyasın.

Allah seni servet sahibi yapmıyorsa o, bunu böyle muvafık görüyor, demektir. Senin için hayırlı olan şeyi O, senden daha iyi bilir.

Dünyalık peşine düşenlerin aç gözünü, ya kanaat yahut da mezar toprağı doyurur.

Saçının her telinde iki yüz hünerin olsa, talihin yardım etmedikten sonra bu marifetlerin neye yarar?

Kimse eceli ile ölmez ama, sen kendi ayağınla ejderhanın ağzına gitme.

Tamah, akıllı adamın basiret gözünü bağlar. Kuşla balık, tamahla tuzağa, ağa düşerler.

Nice dua ve gözyaşı vardır ki desinler içindir. Dikkatli ol her gözyaşı döken seni aldatmasın. Bilmelisin ki; gördüklerinin dışı yaldızlı ve güzel, içi ve içyüzü karanlık ve çirkindir.

Birisini incittiğin zaman, bu incitmenin arkasından onu yüz defa huzura kavuşturup rahatlığa eriştirsen bile, yine de gönlün rahat etmesin. Onun intikamından emin olma. Meşhur sözdür: Okun ucundaki sivri demir yaradan çıkar ama, acısı yürekte kalır.

Yılanın huyunu öğrendiğimden beri, ondan asla emin olarak oturmadım. İnsanın gözüne dost görünen düşmanın diş ısırığı, daha fena bir yaradır.

Gerçi rızık dışında bir şey yenilemez ama, rızkı aramada tenbellik etmemelidir. Dalgıç, nehirde timsahtan veya denizde köpek balığından korkarsa, inci elde edemez.

Derdini düşmanlara açma. Çünkü suret-i zahirde Lahavle, derler, fakat içlerinden sevinirler.

Kuran ve hadisle susturamadığın adama verilecek cevap, hiç cevap vermemektir.

Hiddetle elini kılıcına götüren kimse, sonunda yazık oldu, diye pişman olarak elini ısırır.

Güzel yüzlü birisinin ağzındaki soğan kokusu, çirkin bir kimsenin elindeki gülden güzeldir.

Yanlız ibadet neye yarar? İbadetin yanında kerem ve ihsan da lazımdır. Allah yolunda bir altın vermeleri lazım gelse, çamura batmış eşek gibi acizleşiyorlar. Ama Fatiha okumaya gelince, yüz defa okurlar.

Küçükken terbiye görmeyen, büyüdüğünde hiç terbiye edilemez ve iflah olamaz. Bir yaş çubuğu istediğin gibi bükebilirsin. Fakat kuru çubuğu doğrultmak için ateşe tutmak lazımdır.

Bir tarikat pirinin, yetiştirdiği müridlerden birine şöyle söylediğini işittim: ”İnsanlar, rızıklarına bağlandıkları kadar o rızkı veren Hak Teala’ya bağlansalardı. meleklerin makamlarının üstüne yükselirlerdi.”

Nice namuslu, dürüst insanlar, fakirlik yüzünden kötü yol tutmuşlar: fenalığın içine düşmüşler; kıymetli din ve namuslarını lekelemişler, yok etmişlerdir.

Sevgilisini isteyen, özleyen kimse düşmanın cefasını çekmez de ne yapar? Gayet tabiidir ki, define bulunan yerde yılan, gülün yanında diken bulunur ve sevincin hüküm sürdüğü yerde de keder eksik olmaz.

Ey akıllı zat! Ağızdaki dil nedir? Hüner ve marifet sahibinin hazinesinin kapısının anahtarıdır. Kapı kapalı olursa kim ne bilecek ki, içeride kuyumcu, cevahirci mi var, yoksa hırdavatçı mı?

Eğer hükümdar, tebaasından birinin bahçesinden bir tek elma yerse, uşakları ve adamları ağacı kökünden sökerler. Şayet bir padişah yarım yumurta almak suretiyle haksızlık yaparsa askerleri bin tavuğu şişe geçirip kebab ederler.

Kolunun kuvvetine ve bulunduğu makama güvenerek, halkın malını nahak yere alıp yemek isteyen, onu saltanatla yiyemez. İri bir kemik insanın boğazından geçip gidebilir ama, o kemik göbeğe inince karın yırtılır.

Maksat giyim kuşamda değildir. Allah için amel et de, ne giyersen giy, Başına taç koy ve omuzuna da bayrak al. Zahidlik, çul giymede değildir. Temiz, hakiki zahid ol da atlas elbise giy.

Bir kimse başkasının kusurlarını yanında sayıp dökerse, şüphesiz senin ayıp ve hatalarını, eksiklerini de başkalarının önüne serecek, onlara anlatıp duracaktır.

Yamalı hırka ve tespih ne işe yarar? Sen kendini fena işlerden koru… Kuzu derisinden adi külah giymekle insan derviş olamaz. Sen ahlakça derviş ol da istersen başına Tatar külahı giy.

Akıllı bir insan, şaka ile söylenen sözden bile ders alır ve istifade eder, bir hisse kapar: Cahile ise hikmetli sözlerden yüz bab okusan kulağına girmez, ona vız gelir; masal zanneder.

İnsan tevbe ederek, Allah’ın azabından ve gazabından kurtulabilir. Ama, halkın dilinden kurtulamaz. Buna imkan yok.