Ebu Cehil bir gün şöyle bir tuzak hazırlamıştı: Evine girilen yolun üzerine bir kör kuyu kazdıracak, sonra da bir bahaneyle Hz. Peygamber’i evine çağırarak kör kuyuya düşmesini sağlayacaktı. Nitekim adamlarını toplayarak... - Dtarihi
Dini HikayelerEbu Cehil bir gün şöyle bir tuzak hazırlamıştı: Evine...

Ebu Cehil bir gün şöyle bir tuzak hazırlamıştı: Evine girilen yolun üzerine bir kör kuyu kazdıracak, sonra da bir bahaneyle Hz. Peygamber’i evine çağırarak kör kuyuya düşmesini sağlayacaktı. Nitekim adamlarını toplayarak…

-

Ebu Cehil bir gün şöyle bir tuzak hazırlamıştı: Evine girilen yolun üzerine bir kör kuyu kazdıracak, sonra da bir bahaneyle Hz. Peygamber’i evine çağırarak kör kuyuya düşmesini sağlayacaktı. Nitekim adamlarını toplayarak evin cümle kapısı önünde bir kör kuyu kazmalarını emretti. Kuyu kazılıp üstü de ince tahtalarla kapatıldıktan sonra ince kumlarla belli edilmez bir şekilde iyice örtülür. Lanetlik Ebu Cehil de çok hastayım diye Hz. Peygamber’e haber salar. Adamlarına da Hz. Peygamber (s.a.v.) gelip kuyuya düştükten sonra toprakla üzerini tamamen örterek orada helâk olmasını sağlamalarını emretti:

Hastalık haberini alan sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) baş düşmanı olduğunu bile bile belki imana gelir diye hemen Ebu Cehil’in evine koşup geldi. Tam ev kapısının önüne, kör kuyunun yanına yaklaşmıştı ki, karşısına Cebrail (a.s.) çıkarak hazırlanan tuzağı haber verdi ve kendisini içeriye girmekten men etti.

Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) hemen geri döndü. Hizmetçilerden durumu öğrenen Ebu Cehil de yatağından kalkarak ardına düştü. Güya neden döndünüz, ey Allah’ın elçisi? Diye soracak ve de gönlünü aldıktan sonra içeri buyur ederek kör kuyuya düşmesini sağlayacaktı. Fakat ne ilginç ilâhi tecellidir ki kör kuyunun varlığını unutarak içine düştü. Evet, boyuna dememişler, başkalarının kuyusunu kazan, kazdığı kuyuya bir gün kendi düşer diye.

Kuyu içinde, “imdat kurtarın!” diye acı acı bağırmaya başlayan Ebu Cehil’i kurtarmak için kuyunun başına toplanan adamları ip attılar. Fakat ip yetişmedi. Ebu Cehil ipi bir türlü yakalayamıyordu. Çıkarıp ikinci bir ip ekledikten sonra ikinci defa ip attılar. Üçüncü, dördüncü defa ipi ekleyip saldılar, yine tutmadı. İpi her ekleyip saldıklarında kuyu da devamlı derinleşiyor ve Ebu Cehil de bir türlü ipi yakalayıp da dışarı çıkamıyordu. Baktı ki çıkacağına devamlı dibe doğru inmekte. Bunun üzerine adamlarına seslenerek, “Bana Hz. Peygamber’i çağırın, çünkü beni buradan ancak O kurtarır” diye emretti. Gidip Hz. Peygamber’i çağırdılar. Kuyunun başına gelen sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), “Ey Ebu Cehil!” dedi. “Allah’a ve resûlüne iman edersen seni bu kör kuyudan çıkarırım. Yoksa orada geberip gidersin.” 

Tabii ki çaresizlik içinde kalan Ebu Cehil içinden değil, fakat dilinden evet, diyordu. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.) kuyuya elini uzatır uzatmaz Ebu Cehil hemen yakalayarak yeryüzüne çıktı. Orada bulunan herkes şaşırıp kalmıştı. Öyle ya Ebu Cehil’i en uzun iple çıkaramamışlardı da, Hz. Peygamber (s.a.v.) eliyle nasıl çıkarabilmişti. Bu imkânsız gibi bir şeydi. Fakat değildi. Çünkü bu bir mûcize idi. Ama kimlere göre. İman edenlere göre, İman etmeyenlere göre ise sihirdi. Nitekim Ebu Cehil de daha çıkar çıkmaz sevgili Peygamberimize, “Ey Muhammed! Sen büyük bir sihirbazsın” dedi.

Gerçekte ise bu hadisenin sihirlik bir tarafı yoktu. O tamamen kuvvet ve kudretine son olmayan Allah’ın peygamberine bahşettiği bir mûcize idi. Hem de başkalarının kuyusunu kazmaktan başka bir işi olmayan kimselerin kendi kazdığı kuyuya kendilerinin düştüğünü gösteren bir mucize. O yüzden sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.

“Mü’min kardeşinin kuyusunu kazan kimse, kazdığı kuyuya er geç kendi düşer.”

Yüce Allah (c.c.) cümlemizi kendi işiyle uğraşan, başkalarının kuyusunu kazmayan kullarından eylesin, amin

Mutlaka Okumalısınız