Yahudi Hahamlarının, Hristiyan Rahiplerinin ve Arap Kahinlerinin Peygamber (sav)'in gönderilmesinden bahsetmeleri - Dtarihi
İslam tarihiYahudi Hahamlarının, Hristiyan Rahiplerinin ve Arap Kahinlerinin Peygamber (sav)'in...

Yahudi Hahamlarının, Hristiyan Rahiplerinin ve Arap Kahinlerinin Peygamber (sav)’in gönderilmesinden bahsetmeleri

-

Muhammed b. İshak der ki: Hz Muhammed’in peygamber olarak gönderilme zamanı yaklaştığında Yahudi hahamları, Hristiyan rahipleri ve Arap kahinleri; Peygamber’in gönderileceğinden söz ediyorlardı. Yahudi hahamları ile Hristiyan rahipleri, kendi kitaplarında; Peygamber’in vasfı, (gönderilme) zamanının nitelikleri ve önceki peygamberlerin O’nun hakkında kendilerine söyledikleri sözlere dayanarak O’nun peygamber olarak gönderilişinden bahsediyorlardı. Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:

”Muhammed Allah’ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kafirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rüküya varırken, secde ederken görürsün. Allah’tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat’taki vasıflarıdır. İncil’deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekte kafirleri öfkelendirir. Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağrifet ve büyük mükafat vaat etmiştir.” (el-Fetih 48/29)

Abdullah b. Abbas der ki:

”Yüce Allah, gönderdiği her peygamberden mutlaka ‘Eğer kendisi hayattayken Muhammed’e peygamberlik verilirse, O’na mutlaka iman edeceğine ve yardım edeceğine’ dair söz aldı.

Ahmed b. Hanbel, Ebu Ümame’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

”Ben:

‘Ey Allah’ın Resulü! Senin işinin başlangıcı nasıl idi?’ diye sordum.

Resulullah:

‘Ben; atam İbrahim’in duası ve İsa’nın müjdesiyim. Annem, kendisinden bir nur çıktığını ve o nurun, Şam saraylarını kendisine aydınlattığını görmüştü!’ buyurdu.

Arap kahinlerine göre; cinlerden olan şeytanlar, semadan haber çalarak bunları kahinlere getiriyorlardı. Çünkü o zamanlarda şeytanların yıldızlarca taşlanarak semalardan kovulma durumu yoktu. (Dolayısıyla da haber çalmalarına engel olunmuyordu.) Bu vesileyle de bazı kahinler, Peygamber’le ilgili bazı haberleri elde edebiliyorlardı. Ama Arapların, bu haberle ilgilendikleri yoktu. Nihayet Yüce Allah, Hz Muhammed’i peygamber olarak gönderdi ve haberi anlatılan şey gerçekleşti, onu öğrenip tanıdılar.

Resulullah’ın zamanı yaklaşıp da peygamber olarak gönderilme vakti geldiğinde şeytanlar, (semadan) haberleri dinlemekten alıkonuldular. Daha önce haber hırsızlığı yapmak için semada oturdukları yerlerde oturmaktan men olundular. Yıldızlarla taşlandılar. Şeytanlar, bunun, Yüce Allah’ın emriyle meydana gelen bir şeyden ötürü böyle olduğunu anladılar.

İbn Kesir – Peygamberler Tarihi

Son İçerikler

Çinliler, Çin Seddini neden yaptı?

Çinliler, imparatorluğun kuvvet ve dayanıklılığıyla Hunların baskı ve şiddeti arasında bir engel olmak üzere Çin Seddini, bu büyük duvarı...

Osman Gazi 1326’da öldüğünde 68 yaşındaydı. Bu sırada Bursa kuşatması devam ediyordu. Orhan Gazi babasının ağırlaştığını öğrenince; Turgutalp, Saltukalp, kendi imamı Yahşi Fakih ve...

Osman Gazi 1326'da öldüğünde 68 yaşındaydı. Bu sırada Bursa kuşatması devam ediyordu. Orhan Gazi babasının ağırlaştığını öğrenince; Turgutalp, Saltukalp,...

Hz Muhammed (s.a.v) – Yüce Allah’ın öfkelendiği kul

Hz Peygamber şöyle buyurmuştur: ''Allah, kendisinden istemeyen kuluna öfkelenir''

Hz Muhammed (sav) – Sırat köprüsü hangi devlet başkanlarını cehenneme düşürecek? Kıyamet günü adil ve zalim idareciler getirilir;

Sahabelerden Huzeyfe b. Yeman der ki: ''Salih olsun, olmasın, idarecilerden hiçbirine övgülerde bulunmam. Çünkü ben Rasulullah'ın şöyle derken işittim: ''Kıyamet...

Sonra Yüce Allah, Hz Musa’ya elini koynuna koymasını emretti. Sonra da elini çıkarmasını emretti. Bir de ne görsün, cilt hastası olmadığı halde

Sonra Yüce Allah, Hz Musa'ya elini koynuna koymasını emretti. Sonra da elini çıkarmasını emretti. Bir de ne görsün, cilt...

Mustafa Kemal Atatürk bu beyiti 1 Mart 1922 günü meclis kürsüsünden söylemiştir.

"Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz-ü felâh; Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu...

Mutlaka Okumalısınız

Bunları da BeğenebilirsinizÖNE ÇIKANLAR
Size Tavsiye Ediliyor

x