Sonuçta, savaşla ve halifelikle ilgili karar vermek üzere iki tarafın temsilcilerini bir araya getirecek olan hakem fikri kabul edilir. Hz Ali’yi Ebu Musa el-Eş’ari; Muaviye’yi ise Amr bin As temsil edecektir. Bu iki hakem bir araya gelerek ortaklaşa bir belge hazırlarlar. Belgeyle Hz Ali ve Muaviye’nin, bunların ordularında bulunan herkesin ve onların ailelerinin canlarının güven içinde olacağı, bu hakemler ne karar alırsa, ümmetin bu kararda olacağı belirtilir ve söz alınır. Taraflar bir tarih kararlaştırıp, o tarihte Duvmetü’l Cendel mevkiinde buluşmak üzere ayrılırlar.
Hz Ali, Ebu Musa ile birlikte dört yüz kişi gönderir. Taraflar arasında uzun görüşmeler olur. Müzakerelerde her iki hakem de, temsilcisi oldukları Hz Ali ve Muaviye’nin haklı olduğunu savunurlar ve bu fikirlerini çeşitli delillerle ortaya koyarlar. Nihayet iki hakem, her iki halifenin de görevden alınmasına ve yeni halifeyi halkın bizzat seçmesine karar verir. Kararı bildirmek için beklemekte olan halkın önüne gelirler. Amr bin As’ın ”Kararı sen bildir” teklifini kabul ederek Ebu Musa şöyle der:
-Ey insanlar! Biz, Hz Ali ve Muaviye’nin ikisinin de azledilmesinden ve şu topluluğun istediğini kendilerine halife seçmelerinden daha uygun ve ümmetinin düzenini devam ettirecek daha iyi bir çözüm yolu görmedik. Ben kendi adıma Ali’yi ve Muaviye’yi, ikisini de azlettim.
Sonra Amr bin As konuşmaya başlar:
-Ebu Musa’nın dediklerini duydunuz. O, arkadaşı Hz Ali’yi görevinden azledilmiş kabul ediyor, kendi arkadaşım Muaviye’yi bu göreve getiriyorum. Çünkü o, Affan oğlu Osman’ın hem akrabası hem de onun kısasının yapılmasını isteyendir ve herkesten daha çok onun yerine geçmeye hak sahibidir.
Bu söz üzerine Ebu Musa olmak üzere, herkes şaşırır. Amr bin As verilen karara muhalif etmiş, hile yolu ile Muaviye’yi halife yapmak istemiştir. Taraflar arasında tatsızlıklar olur ve topluluk dağılır. Problemi çözmek üzere başvurulan hakem usulü, onu daha da içinden çıkılmaz bir hale sokar.
İlim Şehrinin Kapısı Hz Ali