III.Selim Han gayet cesur, silahşörlükte de hüner sahibi bir kimseydi. Zaman zaman tebdili kıyafet ederek halkın arasına karışır, istek şikayetlerini öğrenirdi. Bir gün tersane kahyası kıyafetleriyle akşam vakti Sultanahmed civarına çıktı. Maiyetindekiler de kalyoncu neferi gibi giyinmişlerdi. Sultanahmed Camiinden aşağı Sokullu Mehmed Paşa yokuşundaki tenha yerlerden aşağı inerlerken kadın feryadı işittiler. Hemen oraya yöneldiler. Yeniçeri tulumbacılardan bir zorba, bir kadının yolunu çevirmiş;
Yürü benimle! Diye zorluyordu.
Kadın da;
Kardeşim Ben ehli namus bir kadınım. Evim Küçükayasofya’da. Çocuğum hasta. Eczaneden ilaç aldım. İşte elimde. Evime dönüyorum. Bana ilişme. Mahalleme gel sor.. diye feryad ediyordu.
Tulumbacı ise sarhoş gözü kararmış, küfürler savunarak bıçağını çekmiş, tehdide başladı.
Kadın, o anda oraya yetişen, kalyoncu kıyafetindeki padişah ve maiyetini farketti ve onlara:
Aman kaptan ve kalyoncu din kardeşlerim!…
Beni bu herifin elinden halas edin diye yalvarmaya başladı.
Bunun üzerine tulumbacı işi daha da azıttı ve yatağınına el atıp padişahın üzerine yürüdü. Fakat silahını henüz yarısına çıkarmağa bile vakit bulamadan, Sultan Selim kılıcını çekerek adamı belinden ikiye böldü. Ertesi gün de Babıaliye şu tezkereyi gönderdi:
”Sokullu Mehmed Paşa yokuşunda maktul olan tulumbacıyı ben öldürdüm. Veresesi var ise şer’an mahkemeye hazırım”