Ana Sayfa Blog Sayfa 3

Hz İbrahim, ruhunu kabzetmek üzere gelen ölüm meleğine: ”Sen hiç dostunu öldüren bir dost gördün mü?” diye sorunca, Cenab-ı Hak ona vahy göndererek…

0
hz ibrahim

Loading

Meşhur haberde varid oldu; Hz İbrahim, ruhunu kabzetmek üzere gelen ölüm meleğine:

”Sen hiç dostunu öldüren bir dost gördün mü?” diye sorunca, Cenab-ı Hak ona vahy göndererek.

”Sen hiç bir dost gördün mü sevgilisinin huzuruna varmaktan çekinsin?”

Bunun üzerine Hz İbrahim: ”Ey ölüm meleği! Hemen ruhumu kabzeyle!” buyurdu.

İhya-u Ulumi’d-Din -İmam Gazali

Hz İsa bedenleri zaif düşmüş, benzi beti uçmuş üç kişinin yanından geçerek kendilerinden sordu: ”Sizi bu hale getiren nedir?” Onlar:

0

Loading

Rivayet ediliyor ki, Hz İsa bedenleri zaif düşmüş, benzi beti uçmuş üç kişinin yanından geçerek kendilerinden sordu:

”Sizi bu hale getiren nedir?” Onlar: ”Ateş korkusu!” Hz İsa: ”Korkan bir kimseyi emniyete kavuşturan Allahü Teala üzerinde (bir lütfu olarak) haktır.”

Sonra onları geçti. Başka bir üç kişiye rastladı. Baktı ki, onlar daha zaif, benizleri daha uçuk… Sordu:

”Sizi bu hale getiren nedir?” Onlar: ”Cennete olan şevkimiz!” Hz İsa: ”Size umduğununuzu vermek Allah’ın üzerinde bir hak oldu.”

Sonra onları geçip üçüncü bir gruba vardı. Baktı ki onlar daha zayıf ve benizleri uçuk… Sanki onların yüzünde bir nur görüntüsü vardır. Dedi ki:

”Sizi bu gördüğüm dereceye vardıran nedir?” Cevab: ”Biz Allah’ı seviyoruz!,” Hz İsa: ‘Mukarrebler sizlersiniz! Sizsiniz mukarrebler! Sizsiniz mukarrebler!” buyurdu.

İhyu Ulumi’D-Din – İmam Gazali

Hz Davud – Cennet ve cehennem için Allah’a ibadet edilmez. Allah’a itaat olunmaya layık olunduğu için ibadet edilir…

0
hz davud

Loading

Bu sırra binaen Cenab-ı Hak Hz Davud’a vahy gönderek buyurdu:

”Katımda sevilenlerin en sevimlisi o kimsedir ki, vergisiz bana ibadet eder. Onun ibadeti bir karşılıktan dolayı değil, belki Rububiyetin hakkını yerine getirmek içindir!”

Zebur’da varid olmuştur: Bana cennet veya cehennem için ibadet edenden daha zalim kimse var mıdır? Eğer ben ne cennet, ne de cehennem yaratmasaydım acaba itaat olunmaya layık değil miydim?

İhya-U Ulumi’d-Din – İmam Gazali

Hz Muhammed (sav)’in dedesi Abdü’l- Muttalib ile Ebrehe arasında geçen tartışma

0

Loading

Nice yıllar, Yemen’de hüküm süren Himyer hükümdarlarının kuvvetleri azalmış ve Habeşler, Arabistan yakasına geçip Yemen ülkesini zaptetmişlerdi. Bu Habeşlilerden hükümdarlık sırası Ebrehe adındaki padişaha gelince, Yemen’in başşehri olan San’a’da bir büyük kilise yaptı. Bundan maksadı, Arapları Kabe’yi ziyaretten vazgeçirip, onları San’a’ya çevirmekti.

Araplar ise eskiden beri Mekke’ye gidip Kabe’yi ziyaret edegeldiklerinden, böyle yeni yapılmış bir kiliseye dönmek şöyle dursun, ona hakaret gözüyle bakıyorlardı. Hatta içlerinden birisi, o kilisenin içine girip kirletti. Bundan dolayı Ebrehe pek çok kızdı. Hemen Kabe’yi yıkmak üzere büyük bir ordu ile Mekke’ye doğru yürüdü.

Taif şehrine gelince, bir miktar askerle bir adamını Mekke’ye gönderdi. O da Mekke ahalisinin hayvanlarını sürüp çıkardı ve Abdü’l-Muttalib’in dahi dört yüz devesini götürdü.

Abdül’l-Muttalib hemen Ebrehe’nin ordusuna gitti.

”Kureş’in reisi geldi” diye haber verdiler. Ebrehe, onu yanına çağırarak pek çok saygı gösterdi ve,

”Niçin geldin?” diye sordu. Abdü’l-Muttalib develerini istedi. Ebrehe,

”Ben de Kabe’yi yıkmayayım diye yalvarmaya geldin sandım” dedi. Abdü’l-Muttalib şu cevabı verdi:

”Develerin sahibi benim, onları isterim. Kabe’nin de sahibi vardır, onu o korur.”

Ebrehe hemen emretti; hayvanlarını geri iade ettiler. Abdü’l-Muttalib, hayvanlarını alarak Mekke’ye getirdi ve Kureyşlilere ,

”Bu beytin sahibi, onu korur. Korkmayınız” diye teselli verdi.

Çünkü Peygamberlerin Sonuncusu anne rahmine düşmüş ve doğumları pek yaklaşmış ve hemen dünyayı şereflendireceklerine dair nice fevkalade alametler belirmiş ve Abdü’l Muttalib rüyasını görmüş; bundan dolayı da Ebrehe’nin ”Beytullah”ı yıkamayacağını kendi vicdanında kestirmişti.

Hz Muhammed’in Hayatı – Ahmed Cevdet Paşa

Ebrehe nasıl helak oldu? Ebrehe’nin büyük bir fili vardı. Onu daima askerinin önünde yürütür, onunla nereye giderse

0

Loading

Ebrehe’nin büyük bir fili vardı. Onu daima askerinin önünde yürütür, onunla nereye giderse muzaffer olup kazanacağına inanırdı. Tecrübesi o yolda idi. Bu sefer de Ebrehe, o fili, ordusunun önüne kattı ve Mekke üzerine yürüdü.

Mekke’ye yaklaşıp içeri girmeye hazırlanırken, fil yere çöktü. Kaldırıp yürütmeye çalıştılar, yürümedi. Başını başka tarafa çevirdikçe, hemen o tarafa koşup gider, fakat Mekke tarafına çevirildikçe gitmeyip yere yatardı.

Ebrehe’nin ordusu bu çekişmede iken Allah tarafından birçok Ebabil kuşları geldi. Her birinin ağzında ve ayaklarında birer ufak taş vardı. Bu taşları Ebrehe askerinin üzerine salıverirlerdi. Hangisine rastlarsa, yaralanır ve ölürdü. Birçoğu bu suretle mahvoldu. Geri kalanı da, düşe kalka Yemen’e kaçıp kurtuldu.

Ebrehe de, bu suretle San’a’ya gidebilmiş ise de, fena halde hasta olduğundan, aradan çok geçmeden ölmüştü. Kendisinden sonra iki oğlu sıra ile az bir müddet San’a’da hüküm sürmüş iseler de, çok geçmeden devletleri batmıştır.

Elli bu kadar gün sonra, Hz Muhammed (sav)’in doğumu vuku buldu.

Hz Muhammed’in Hayatı – Ahmed Cevdet Paşa

Alparslan nasıl şehid oldu? Alparslan Hana kalesini muhasara etti. Hain Yusuf, Alparslan’ın huzuruna çıkarıldığı sırada…

0
alparslan

Loading

Sultan Alparslan, Malazgirt zaferinden sonra 1072 senesinde çok sayıda atlı ile Maveraünnehr’e doğru sefere çıktı. Türkleri bir bayrak altında toplamak istiyordu. Ordunun başında Buhara’ya yaklaştı.

Amuderya nehri üzerinde bulunan Hana kalesini muhasara etti. Kale komutanı, sapık Batini fırkasına mensup Yusuf el-Harezmi, kalenin fazla dayanamayacağını anladı ve teslim olacağını bildirdi. Hain Yusuf, Alparslan’ın huzuruna çıkarıldığı sırada Sultan’a hücum edip, hançer ile yaraladı. Yusuf’u derhal öldürdüler. Fakat Sultan Alparslan da aldığı yaralardan kurtulamadı. Dördüncü günü, 25 Ekim 1072 tarihinde:

”Her ne zaman düşman üzerine azmetsem, Allahü Teala’ya sığınır, O’ndan yardım isterdim. Dün bir tepe üzerine çıktığımda, askerimin çokluğundan, ordumun büyüklüğünden bana, ayağımın altındaki dağ sallanıyor gibi geldi. ‘Ben, dünyanın hükümdarıyım. Bana kim galip gelebilir?’ diye bir düşünce geldi. İşte bunun neticesi olarak, Cenab-ı Hakk, aciz bir kulu ile beni cezalandırıdı. Kalbimden geçen bu düşünceden dolayı Allahü Teala’dan af diliyor, tövbe ediyorum. La ilahe illallah Mühemmedün resulullah!” diyerek şehit oldu.

Tahran yakınlarındaki Rey şehrine defnedildi. Yerine oğlu Melikşah geçti.

Tarihe Yön Veren Zaferlerimiz

Sultan Alparslan saltanatı müddetince İslam dinine hizmet etti. İslamiyet’i içten yıkmaya çalışan gizli düşmanlara ve Batini, Şii hareketlerine hassastı. Hatta bir defasında;

0
alparslan

Loading

Sultan Alparslan saltanatı müddetince İslam dinine hizmet etti. İslamiyet’i içten yıkmaya çalışan gizli düşmanlara ve Batini, Şii hareketlerine hassastı. Hatta bir defasında;

”Kaç kere söyledim. Biz, bu ülkeleri Allahü Teala’nın izniyle silah kuvveti ile aldık. Temiz Müslümanlarız, bid’at nedir bilmeyiz. Bu sebepledir ki, Allahü Teala, halis Türkleri aziz kıldı.” demişti.

Alparslan, büyük tarihi zaferlerini yanısıra, medreseler kurmak, ilim adamlarına ve talebeye vakıf geliri ile maaşlar tahsis etmek, imar ve sulama te’sisleri vücuda getirmek suretiyle de hizmetler yaptı.

İmam-ı A’zam’ın türbesini, Harezm Camii’ni ve Şadyah kalesi gibi pek çok eseri inşa ettirdi. Zamanında; İmam-ı Gazali, İmam-ül Haremeyn Cüveyni, Ebu İshak eş-Şirazi, Abdülkerim Kureyşi, İmam-ı Serahsi gibi büyük alimler yetişmişti.

Tarihe Yön Veren Zaferlerimiz

Sultan Alparslan, muharebe öncesi Halife’den dua talep etmişti. Abbasi Halifesi de, camilerde cuma hutbesinde Alparslan ve ordusunun muzaffer olması için okunacak hutbe metni gönderdi. Cuma günü bütün camilerde şu duanın okunmasını emretti:

0
alparslan

Loading

Bunun üzerine Alparslan kesin olarak harbe karar verdi. Sultanın baş imamı:

”Ey Sultan, sen Allah’ın başkaları üzerine zafer vaad eylediği İslamiyet uğrunda cihad yapıyorsun; bütün Müslümanların minberlerde sana dua yaptığı cuma günü harbe giriş. Ben Allah’ın zaferi sana nasib edeceğine inanıyorum!” diyerek Alparslan’ın moralini yükseltti.

Sultan Alparslan, muharebe öncesi Halife’den dua talep etmişti. Abbasi Halifesi de, camilerde cuma hutbesinde Alparslan ve ordusunun muzaffer olması için okunacak hutbe metni gönderdi. Cuma günü bütün camilerde şu duanın okunmasını emretti:

”Allah’ım İslam’ın sancaklarını yükselt ve hayatlarını sana kulluk için esirgemeyen mücahidlerini yalnız bırakma. Alparslan’ı düşmanlarına muzaffer kıl ve askerini meleklerin ile kuvvetlendir. Zira o senin rızanı kazanmak için varını, canını ve her şeyini fedadan sakınmıyor. Senin yolunda ve dinin üstünlüğü için nasıl cihad ediyorsa, sen de onu öylece koru, düşmanlarını kahret!”

Halife aynı zamanda bütün İslam ahalisine de şöyle söylemiştir:

”Ey Müslümanlar, temiz bir kalp ile sultana dua ediniz.”

Tarihe Şan Veren Zaferlerimiz

Moğol ordusu güneyin görkemli şehirlerine doğru yola çıktığında kendilerine fazlasıyla güvenen Curşeliler onları bekliyor ve Moğolların ilerleyişini alaylı bir şekilde izliyorlardı. Çinli bir alim, Jurched’in Cengiz Han’a şunu söylediğini kaydeder:

0
CENGİZ HAN

Loading

Gizli Tarih’e göre, Cengiz Han halkının ve müttefiklerinin kendisinin tam olarak ne yapmaya çalıştığını kavradıkları konusunda ikna olunca kurultaydan çekilip yakındaki bir dağa gitmiş. Atalarına yaptıkları işkence ve cinayetlerden dolayı Jurched’e karşı halkının nesillerdir duyduğu kin ve öfkeyi düşünmüş ve Altın Han’a karşı olan bu savaşı kendisinin başlatmadığını içinden geçirmiş.

Yokluğu sırasında oruç tutup dua etmek için Moğol halkı kadınlar, erkekler ve çocuklar olarak üç gruba bölünmüştü. Üç zorlu gündüz ve geceden sonra toplanan Moğol halkı aç susuz Cengiz Han’ın emrini bekledi.

Dördüncü gün şafak vaktinde Cengiz Han kararını vermiş olarak geldi: ”Zafer ve intikam için yola çıkacağız.”

Moğol ordusu güneyin görkemli şehirlerine doğru yola çıktığında kendilerine fazlasıyla güvenen Curşeliler onları bekliyor ve Moğolların ilerleyişini alaylı bir şekilde izliyorlardı.

Çinli bir alim, Jurched’in Cengiz Han’a şunu söylediğini kaydeder: ”İmparatorluğumuz deniz gibi; sizinki ise bir avuç kum. Sizden niye korkalım ki?

Bir süre sonra bu sorunun cevabını alacaktı.

Cengiz Han

Ebu Leheb, (Peygamber (sav)’e gidip) : Ey Muhammed! Abdülmuttalib cehennem ateşine girer mi? diye sordu. Peygamber (sav):

0

Loading

Hafız Ebu’l-Ferec İbnü’l Cevzi konuyla ilgili olarak şu rivayeti nakletmiştir: ”Ebu Talib ile Hatice beş gün ara ile vefat edince, Resulullah’ın başına iki musibet birden gelmiş oldu. Bunun üzerine Resulullah evine kapandı. Dışarıya çıkmasını azalttı. Kureyşliler, daha önce O’na karşı yapmaya nail olamadıklarını ve O’na karşı cesaret edemediklerini yapmaya başladılar.

Bu durum Ebu Leheb’e ulaştı. Ebu Leheb, Resulullah’ın yanına gelip:

‘Ey Muhammed! Ebu Talib hayatta iken yaptıklarını ve yapmak istediklerini yapmaya devam et. Hayır Lat’a yemin ederim ki, ben ölünceye kadar hiç kimse sana ilişemez!’ dedi.

Bu sırada İbnü’l Gaytala, Resulullah’a sövmüştü. Ebu Leheb, (bunu duyunca hemen) İbnü’l Gaytala’nın yanına gidip ona hakaret etti. Onu tokatlayınca da İbnü’l Gaytala bağırarak kaçmaya başlamış ve:

‘Ey Kureyş topluluğu! Ebu Leheb, (atalarının) dininden çıkmış!’ dedi.

Bunun üzerine Kureşliler gidip Ebu Leheb’in yanına durdular (ve ona karşı çıkıştılar). Ebu Leheb de:

‘Abdulmuttalib’in dininden ayrılmış değilim. Ancak ben, yapmak istediği işi yaparken kardeşimin oğluna haksızlık edilmesine razı değilim. Bu sebeple onu koruyacağım!’ dedi. Kureyşliler:

‘İyi yapmışsın. Güzel yapmışsın. Akrabalık bağlarına riayet etmişsin!’ dediler.

Resulullah birkaç gün bu halde devam etti. Gidip geliyordu. Kureyşlilerden hiçkimse O’na sataşmıyordu. Çünkü Ebu Leheb’ten korkmuşlardı. Nihayet Ukbe b. Ebu Muayt ile Ebu Cehil, Ebu Leheb’in yanına gelip ona:

‘Kardeşinin oğlu Muhammed’e: ‘Babam Abdulmuttalib şu an nerededir? diye sor’ dediler.

Bunun üzerine Ebu Leheb, Peygamber’e:

-‘Ey Muhammed! Şimdi (babam) Abdulmuttalib nerededir?’ diye sordu. Peygamber:

‘Kavmi ile beraberdir!’ buyurdu.

Ebu Leheb, Ukbe b. Ebi Muayt ile Ebu Cehil’in yanına çıkıp gitti ve:

‘Muhammed’e, (sizin dediğiniz soruyu) sordum. Bana; Abdulmuttalib’in, kendi kavmi ile beraber olduğunu söyledi!’ dedi. Ukbe b. Muayt ile Ebu Cehil:

‘Muhammed, Abdulmuttalib’in ateşte olduğunu iddia ediyor!’ dediler. Bunun üzerine Ebu Leheb, (Peygamber’e gidip):

‘Ey Muhammed! Abdulmuttalib cehennem ateşine girer mi?’ diye sordu. Peygamber:

‘Abdülmuttalib ne halde öldü ise, o halde ölen herkes ateşe girer!’ buyurdu. Ebu Leheb:

‘Allah’a yemin ederim ki, artık ebediyen senin düşmanın düşmanın olarak kalacağım. Çünkü sen, Abdülmuttalib’in cehennem ateşinde olduğunu iddia ediyorsun!’ dedi.

Bunun üzerine Ebu Leheb ile diğer Kureyşliler, Resulullah’a karşı şiddetli tavırlar takınmaya başladılar.

Hz Peygamber’in Hayatı – İbn Kesir

Hoca Ahmet Yesevi öğrencisi Hacı Bektaş Veli’yi Osmanlı’ya neden gönderdi? 1375 tarihinde Orhan Gazi oğlu Gazi Süleyman Bey 70 ulu evliyanın ve Hacı Bektaşi Veli’nin izni, düşüncesi ve önerisiyle

0

Loading

Yine bunun padişahlığı zamanında yüce atalarımızdan Türk Hoca Ahmed Yesevi, Horasan’da öğrencisi olan Hacı Bektaş Veli’yi 300 dervişiyle seccade sahibi edip tef, kudüm ve bayrak verdi ve nazar etti. Bunlar gelip Orhan Gazi ile buluştular. Bursa’yı aldılar. Oradan da İstanbul fethine giriştiler.

1375 tarihinde Orhan Gazi oğlu Gazi Süleyman Bey 70 ulu evliyanın ve Hacı Bektaşi Veli’nin izni, düşüncesi ve önerisiyle Kara Mürsel, Kara Koca, Kara Yalva, Kara Bıga, Kara Sığla adlı kırk kara bahadırla birleşerek tulumdan sallar yaptılar. Kırk kişi sallarla denizi geçip Rum ülkesine ayak bastılar. Besmeleyle hep bir ağızdan Muhammedi çekip gemilerden atlarını çıkardılar. Dört yanı yağma edip cuma günü İpsala Kalesi’ni fethettiler. Cuma namazını orada kıldıkları için ”iptida sala” dan bozma olarak İpsala dediler.

Oradan ılgarla Gelibolu Kalesi alındı. Oradan ılgar ile Tekfürdağı ve Silivir Kapısı’na kadar o 40 kişi gece baskınları edip pek çok doyumluk ve tutsak aldılar. Birçok yol öğrenip üstün gelerek yedi gün yine keleklerle karşıya, Kapıdağı adlı yere geçtiler.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nden Seçmeler

Bir gün Osman Gazi 70 kişiyle Ermeni Beli’nden, geceleyin İnegöl’ü ateşe vermek için geldi. Bu kafirlerin casusu vardı. Pusu kurdular. Osman Gazi’nin Aratun adında bir casusu vardı. Geldi, haber getirdi:

0

Loading

Bir gün Osman Gazi 70 kişiyle Ermeni Beli’nden, geceleyin İnegöl’ü ateşe vermek için geldi. Bu kafirlerin casusu vardı. Pusu kurdular. Osman Gazi’nin Aratun adında bir casusu vardı. Geldi, haber getirdi:

”Ermeni Beli’nin tükendiği yerde pusu kurdular.” dedi.

Gaziler de Hakk’a sığındılar. Doğru pusuya yürüdüler. Hepsi yaya idi. Kafirler çoktu. Büyük savaş oldu. Osman Gazi’nin kardeşi Saru Yatı’nın oğlu şehid oldu ki o Bay Koca’dır. Ermeni Beli’nin tükendiği yerde Hamza Beğ köyünün civarındadır. Ziyaretgahının yanında bir harapça kervansaray vardı. Oradan döndüler. Osman geri geldi, yaylaya gitti.

Aşıkpaşaoğlu Tarihi

Kanuni’den sonra veliaht Şehzade Mustafa’nın tahta çıkacağından korkan Hürrem Sultan, Şehzade Mustafa’yı babasının gözünden düşürmek için kızı ve damadı Rüstem Paşa ile komplo kurmuştur. Bu komploya göre;

0

Loading

Kanuni’den sonra veliaht Şehzade Mustafa’nın tahta çıkacağından korkan Hürrem Sultan, Şehzade Mustafa’yı babasının gözünden düşürmek için kızı ve damadı Rüstem Paşa yardımı ile komplo kurmuştur. Hürrem Sultanın emriyle hareket eden Rüstem Paşa, Şehzade Mustafa’nın mührünü yaptırarak İran Şahı Tahmasb’a mektup yazmış, İran Şahının cevabını da Kanuni Sultan Süleyman’a sunmuştu. Bu ve benzeri bir dizi entrika ile Kanuni Sultan Süleyman, oğlu veliaht Şehzade Mustafa’nın kendisine isyan edeceğine ve tahtı elinden alacağına ikna edilmiştir.

”Katledildiği gün, babasıyla görüşeceğini sanarak çadırına gitmiştir malum. İşte o gün bembeyaz giyindiği söylenir; kendisine yapılan iftiralardan haberdardır ve masumiyetine işaret etmek ister. Cebinden de ölümünden sonra babasının onu öldüreceğini ve babasının çadırına gitmemesi gerektiğini belirten bir mektup çıkar.”

Bu olaya tanık olan Şehzade Cihangir de olayın duygusal etkisini üzerinden atamadı ve hastalandı; babası ile birlikte sefere devam eden genç Şehzade, Halep’te hayatını kaybetti.

Tahta aday olarak Haseki Hürrem Sultan’ın iki oğlu Şehzade Bayezid ve Şehzade Selim kaldı.

Osmanlı Harem Sultanları

Hürrem Sultan nasıl öldü? Hürrem Sultan’ın şüpheli ölümü.

0

Loading

Oğullarını tahta varis yapmayı başaran Hürrem Sultan, Valide Sultan olamadan 15 Nisan 1558’de (Sultan Süleyman’dan yaklaşık 8 yıl önce) İstanbul’da hayatını kaybetti.

Hürrem Sultan’ın zehirlenerek ya da kadın hastalığı sonucu öldüğü düşünülür. Son senelerini kulunç hastalığı sebebiyle rahatsız geçiren Hürrem Sultan, son kışını Kanuni ile birlikte Edirne’de geçirmiş; rahatsızlığı artınca İstanbul’a dönmüştü.

Büyük bir cenaze töreninin ardından Süleymaniye Camisi avlusuna gömüldü. Mezarı üzerine türbesi eşi Kanuni tarafından yaptırıldı.

Osmanlı Harem Sultanları

Cengiz Han Nişabur’un tüm halkını neden katletti?

0
cengiz han

Loading

En şiddetli katliamlardan biri de Ömer Hayyam’ın doğduğu kent olan Nişabur’un vatandaşlarına uygulandı. Kent sakinleri Moğollara karşı ayaklandı ve devamında gelen bir çarpışmada şehir surlarından atılan bir ok Cengiz Han’ın damadı Tokuçar’ın ölümüne neden oldu.

Ayaklanmanın bir intikamı ve diğer kentlere bir ders olarak Cengiz o sırada hamile olan dul kızına, ele geçirilen kentten istediği şekilde öç alma izni verdi.

Kayıtlara göre kızı, herkesin ölümünü emretti ve Nisan 1221’de askerler bu emri yerine getirdi. Çok yaygın olarak anlatılan fakat doğrulanmamış bir anlatıma göre askerlere, ölen şehir sakinlerinin başlarını erkekler, kadınlar ve çocuklar olmak üzere üç ayrı piramit şeklinde yığmasını emretmişti.

Ardından da kocasının öldürülmesine karşılık verdiği cezadan tek bir canlının kurtulmaması için kentteki köpek, kedi ve tüm diğer hayvanların öldürülmesini emrettiği söylenir.

Cengiz Han